Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

( Marques de Sade > Max Stirner > Nietzsche )
_Ben düşüncesizim. _Hiçbir şey benden üstün değildir! Hiçbir şey beni aşacak yücelikte değildir. _Benim eylemlerimi komuta etmek, nasıl davranmam gerektiğini söylemek hiç kimsenin üstüne vazife değildir. _Ben tamamlanmamış bir tinim ve mükemmel tin için çaba göstermeliyim. _Tanrı gibi her şey ve hiçim, biriciğim. Ben hiçim derken, boş olduğumu söylemiyorum, bizzat yaratıcı bir hiçim, bir yaratıcı olarak her şeyi yaratan bir hiç. Biricik olduğumu bildiğim andan itibaren kendimin sahibiyim. Kendine sahip kişi ancak biricikleştiğinde yaratıcı hiçliğine, doğduğu yere geri döner. İster Tanrı olsun ister insan, benden yüksek her canlı biricik olma duygumu zayıflatır ve ancak bu bilincin güneşi karşısında söner. _Her düşkünlük beni tiksindirir. Meselemi Hiç’e bıraktığım için, hiçbir tutku umurumda değil. Ben tutkuların kölesi değil, efendisiyim. _Beni var eden benim, çünkü benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimsedende ben sorumlu değilim. Bununla özgür olduğumu söylemiyorum, özgürlük kölelerin bir arzu ve tutkusudur. Ben özgürlüğün nesnesi olacak kadar nesneci değilim. Özgürlük benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi özgür olmaya mahkum değilim. Ben özgürlükten de arındım. Ben Biricik’im. Herkes benim hazzımın nesnesidir. Ne yazik ki, tüm hazlar gibi her şey geçicidir. _Toplum sorunlarına, adalete, özgürlüğe, insaniyete sırt çevirip kendi meselemle uğraştığım için egoistlikle suçlandım. Kendi davaları için bizden emek harcamamızı isteyenlerin durumu nasıldır. Tanrının meselesi de kendi meselesidir. O egoisttir. Ve insanların meselesi de egoist değil mi? Halk için ölen vatanseverler halkın umrunda mıdır? Onların toprağının üzerinde çiçek yetiştirirler ve minnet sözleriyle parsayı toplarlar. Buna karlı egoizm derim. Sultanın davası da egoistliktir. Ona değil kendine itaat et de gör bakalım. Tanrı, davasını kendi üzerine kurar. Ben de tanrı gibi kendim üzerine kuruyorum. Ben yaratıcı bir hiçim. *** _Adalet gerçekleşsin de varsın dünya yıkılsın. _Efendilik, kölenin yarattığı bir şeydir. İtaat sona ererse, efendilik de sona erer. _Büyükler neden büyüktür, bilir misiniz? Biz, dizlerimizin üstüne çökmüşüz de ondan. Artık kalkalım! _Hiçbir şey iyi ya da kötü değildir. Her şey algıdır. _Hırsıza karşı bir tavır alırız, neden? Çünkü biz ahlaklı olmaktan yanayız. _Cennet özgürlüktür. İnsan bu dünyada özgür olursa dünyayı cennetleştirir. _Her şeyimi kadınlara adadım. Başıma neler geldi neler. Hain olanı kaçtı, ellere gitti. Sadık olanı dırdırıyla bıktırdı, canıma yetti. Ben de kendimi hiçliğe bıraktım. Bu dünyada tamamıyla rahatım _Hakikat Tanrı’dır ve hakikati arayan herkes Tanrı’yı arar ve över. Tanrı nerede yaşar? Kafanda; başka nerede yaşayabilir ki? _Kafanda hortlaklar var. Sen kaçıksın be adam! Kafasında tanrılar dünyası kuran ve kurduklarına da inanan sen, hayaletler ülkesi kurup kendini onlara karşı vazifelendiriyorsun _Şeytan öldü artık ciddiye alınmıyor ama kötülük hala yaşıyor. _Din adamları dünyevi zevklerden uzak durmalı, fedakarlık yaparak tanrının rızasını kazanmalıdırlar yoksa saygınlıklarını yitirirler. _Atalarımız çocuk biz büyüğüz. Onları kınayacak mıyız? İsa, geleneklerden cumartesi gününü çıkardı. Tarihin kendi doğumuyla başlaması için yeni bir takvim sistemine geçmek için zamanı durdurdu. _İnsanları etkilemek için çıkarlarına uygun davranın öyle ki insanlar çıkarları gereği ahlaksızlığı bile görmezden gelirler. _Çocukları hayaletlerle, büyükleri dinle korkuturlar çünkü korkutmak küstahlığın önüne çekilebilecek en güvenli settir. _Düşünen insan tanrıdır, cennet düşüncedir, her şey insanın elinden alınabilir ama düşünce alınamaz. Dekart. Sadece düşünce tanrının kendisidir, tindir _Gerçek olan akla uygun olandır. _Kutsal ekmeği sindir ve dışkınla ondan kurtul _İnsan içgüdüsel olarak korkulan şeyi ortadan kaldırmaya meyillidir ama hürmet saygı duyulanı değil. _Fedakar insanlar da egoist değil mi? _Tahakkümsüzlük(Cumhuriyetçilik), olsa olsa, özgürlük gibi bir saplantıdır. (Tahakküm – Zorba.) _Kutsal ekmeği hazmet ve kurtul ondan. _Benim eylemlerimi komuta etmek, nasıl davranmam gerektiğini söylemek ve bunu yönlendirecek bir yasa oluşturmak hiç kimsenin üstüne vazife değildir. _Bir şeyi ancak kendi erkimle kazanmışsam, o şeyi mülkiyetim altına sokmuşumdur. Aksi halde o şeyler bana verilmiştir. Onların asıl sahibi ben değil, onları bana verenlerdir. _Bilginin istem olarak doğabilmesi ve özgür kişi olarak kendisini hergün yenilemesi için ölmesi gerekiyor. _Stirner, ne kadar yaratıcı olursa olsun, mülkiyet konusunda fazla inatçı; neticede bir küçük burjuva olduğunu gösteriyor. _Gelecekten söz eden herkes aldatmak istiyor. -Peter Sloterdijk _Dünya bir tımarhanedir. Dar kafalı bürokratların palavralarını dinleyince insan kendini bir sürü deliyle akıl hastanesinde sanıyor. Deliler sabit fikirlerini kutsal sayarlar ve o fikri eleştirirseniz size vahşi hayvanlar gibi saldırırlar. Kendi yarattıkları hayali dünyada yaşayan sabit fikirli delileri bir uyarın ve artık o sizi kafanızdan vurmaması için dikkatli olun. _Araç olarak değil amaç olarak ahlak değerlidir. _Bir insan özgürce davranırsa ahlakını, ahlaklı davranırsa da özgürlüğünü yitirir. Yitirmekten korkmayın, özgür olun. __ _Sahip olma hırsı taşıyan ve açgözlü insan Kendine-Sahip değildir, hırsının esiridir _Tüm alçaklıklar Tanrı adına yapılmadı mı, tüm kanlı idam sehpaları Tanrı adına kurulmadı mı, insanlar yakılmadı mı, zındıkları öldürmek için mahkemeler kurulmadı mı, bütün aptallaştırma çalışmaları onun adına yapılmadı mı ve günümüzde bile çocukların hassas ruhları dinsel eğitimle Tanrı adına kelepçelenmiyor mu? _Halk için kanlı savaşlarda ölen ya da açlık ve sefaleti göze alarak savaşan yurtseverler, halkı ne derece ilgilendiriyor? Halk onlara arkalarından teşekkür yolluyor ve kadavralarından kendine kàr payı çıkarıyor. Buna ben okkalı bir egoizm derim. "Tanrı'nın işi, insanlığın işi, gerçeğin işi, iyinin işi, doğrunun işi, özgürlüğün işi ve daha niceleri. Bunların hiçbiri benim işim değildir, benim işim sadece benim olandır ve o genel değil, biriciktir, benim gibi. Hiçbir şey benden üstün değildir!" _Empati yani başkasının çıkarını da gözetmek bir insanlık dinidir demiş. Auguste Comte. Egoizme karşı. _Ya kazanırsın efendi olursun ya kaybeder tebaa olursun. İkisi de birbirine düşmandır. _Korkudan gelen bir saygı vardır. baba çocuğunu döverek uysallaştırır. Ama çocuk inatçılığıyla bu sopaya direnir kendi olursa sopak kırılır, efendilik biter. Bu sırrın adı tindir. İnsan kendini keşfedip tanrıdan arındırmış ve üstün güçlerin kaynağını tinde bulmuş. Ve dünya itibarını kaybetmiş çünkü biz üstünüz, tinin-tanrının kendisiyiz. Bu güne kadar boş gözlerle baktığımız anlarız. Doğaya karşı geliriz. Aile de bile doğa gücüdür. Artık o insan hiç kimsenin buyruğuna girmez bir tek tanrının buyruğunda kalır tanrı ise kendisidir. _Büyüyünce insan kendi vicdanından korkmaya başlar. . _Dinler hakikattir hakikatsizliğin üstünde duran. _Tin bedensizdir ve dünyasal olgular değil, tinsel olgular vardır. İnsan, dünyaya sırt çevirmeli, dünya batsa umrunda olmamalıdır. işte o zaman tin olarak kendini duyumsayabilir. Eskilerin başarısı buradadır. Sofistler dünyaya sırt çevirmişler ama çıkarları için. Egozimin çocukluğuydu onlarınki. _Her maddenin içinde hayaletler vardır. dünya, tinin görünen bendidir. _Bir insanın sadece bedenini sevmek ruha ihanettir. _Fanatik din adamlarının gözünde insanlar pisliktir. _Hristiyanların tini aslında bi hiçtir, yalandır. _Eskiler tini tanrının ağzıyla konuştururlardı ben kendi ağzımla. Bedenin senin bu dünyadaki bir elbise, onu değiştireceksin tininle baş başa kalacaksın. Sen tinsin ve tin dışı olan her şeyle, kendinle bile savaşırsın. _İnsanın özü insanın en yüce varlığıdır. Buna tanrı denir ama bu insanın kendisidir. _Alimler de dindarlar da fanatiktir. _Her şey dinle ilgilidir, sevgi dini, politik din, özgürlük dini… _Şeytanın kokusunu almak ya da tanrının kokusu. _Duygularını özgür bırakmış insana nefsinin esiri denirken, tinini özgür bırakmışa da sofu denir. _Dindarlık ile ahlaklılık arasındaki fark birinde yasaları tanrı diğerinde insan koyar. _Liberalizmle ahlak özgürleşmiştir. _İyi insanlarda başkaldırma yürekliliği yoktur çünkü onlar ahlaka bağlıdırlar. İmparator Neron kötüdür ama ona sadece ahlakı tavsiye edebildiler. _Tanrının insan uydurması olduğu ortaya çıktı, şimdi onun tahtında insan oturuyor. _Sevgi tanrısallaşırsa içindeki gücü yitirir. _Ahlakın pençesindeki kızlar içinde yanan ihtirası söndürebilmek için duaya başvurur. İçindeki güller solar. Bedeni çürürken ruhunu kurtarır ve yaşlı bir kız olur. Özgürce yaşamış beyaz saçlı yaşlı bir kadını, erdemli şekilde yaşayıp saçlarını ağartmış binlerce yaşlı kıza tercih ederim. _Beynimiz yıkanır, proğramlanır. Örn. tanrıyı seveceksin ama eğer onunla alay edersen ceza alırsın. _Ahlaklılık kendini alışkanlık olarak gösterir. Yenilik ise düşmandır. İnsanın kendini koruyabilmesi geleneklere bağlılığından geçer. _Her din birbirinin üstüne eklenerek alttakini eziyor ve böyle sürüp gidiyor. Amaçları yenileştirmedir. _Tinin özgürlüğü Moğol özgürlüğüdür. _Egoist için vicdani olan, ulaşamadığı şey kutsaldır. Büyüklüğünü kabul ettiğimiz saygı duyduğumuz her şey kutsaldır. _Felsefe çocuk saflığıyla yapılır. _İsa der ki: babam bu dünyayı bana bıraktı artık istediğimi yapabilirim bu dünyanın efendisiyim istersem dağları oynatır ağaçlara emreder denizin içinden çıkartırım. işte ilk egoistlerden. _İncilde, boyun eğenler yükseltilecek, kendini yükseltenler alçaltılacak der. _Luthercilik dinsizlerin yaptığı barbarlıkları da hoşgördüğü için cılız kaldı. Luthercilik dünyayı kutsallaştırır, kalvincilik ise kutsal görmedikleri dansı ve müziği yasaklayabilirler. _Cizvitler: Amaç aracı kutsal kılar. Kralın öldürülmesinden kilise yararlanacaksa bu olay kutsaldır. ___________ *_Her kim tin, özgürlük, eşitlik, demokrasi ve daha nice kavramlar üzerine yaşamını kuruyor ve o çizgide yaşıyorsa, dindar olandır ve sabit fikirlidir. Ben’in dışında bir varoluş kabul eden herkes henüz Ben olamamış, eşdeğişle: Biricik değildir. Dogmatik olan sabittir, değişmezdir, dolayısıyla bireyin “doğasına” ters düşer. Geleceğe dair düşünce sistemlerini dogmatik bulur. Bireyin öğreniminin bu “darkafalıların” elinden alınması gerekir. *_Anarşist, ne özgür ne de Biriciktir. Anarşizmin toplumsal kriterlerine göre yaşamak zorunda kalmaz mı? Tek ölçüt var: o da insan değil, Biricik'tir. Biricik kendi kriterlerine göre yaşar, insan ise insan olma kriterlerine göre ve anarşist de anarşist olma ilkelerine göre. “Ben Kendimin cinsiyim; normsuz, yasasız ve örneksizim. _Egoiste göre sadece kendi tarihi bir değer taşır çünkü sadece kendini geliştirmek ister, insanlık-düşüncesini ve özgürlüğü vb. geliştirmek istemez insanlığın iyi ya da kötü durumda olup olmadığını umursamadan kendini yaşar. _Benden aşağı olan her hakikati beğenirim; benden yüksek ve ona göre yaşamam gereken bir hakikati tanımıyorum. Bence hakikat yoktur, çünkü hiçbir şey Benden üstün değildir. Benim için neyin hak olduğuna Ben karar veririm; Benden öte hak yoktur. Bana uyuyorsa, haktır. _Stirner'in Ben'i, kendini sürekli tüketen bir Ben’dir. Herhangi bir düşünceyi kendine efendi edinmeksizin Biricikliğini kendi geçici istemlerine göre tüketen bir Ben. Stirner'e göre her düşünce tüketilmek için üretilir, putlaştırılmak için değil. _Biricik olduğumu bildiğim andan itibaren kendimin sahibiyim. Kendine sahip kişi ancak biricikleştiğinde yaratıcı hiçliğine, doğduğu yere geri döner. İster Tanrı olsun ister insan, benden yüksek her canlı biricik olma duygumu zayıflatır ve ancak bu bilincin güneşi karşısında söner. Kendi meselemi biricikliğim üzerine kurarsam, o zaman meselem kendi yaşamını kendisi yaşayan geçici ve ölümlü bir yaratıcının meselesidir. Dolayısıyla ben şunu söyleyebilirim: Meselemi hiçe bıraktım. *_Dünyaya gelmek bir şans meselesidir. Bu şans herkesin yüzüne gülmez. Çok çekici, büyüleyici, kazanmadan elde edilen bu şans neredeyse hoş bir mucize kadar caziptir. Bu şans benim mülkiyetimdir. »Hiçbir şey benden üstün değildir«, çünkü her şey benim mülkiyetimdir. En az şu kâğıt kadar yer ve gök de benim olandır. Şu kadın, şu erkek, herkes benim hazzımın nesnesidir. Ne yazik ki, tüm hazlar gibi her şey geçicidir. Mülkiyetimde olmayan tek şey ölümdür. Bir boşluk olan şu evreni ancak kendimle doldururum, çünkü ben, Hiç’im derken boş olduğumu asla söylemedim -bunda ısrarlıyım. _Ben de meselemi Kendim’e bırakıyorum ki, Ben tam da Tanrı gibi Herşeyin Hiç’i, Kendimin Herşeyi, Biricik’im. _Hiçbir şey benden üstün değildir. Gerçeğin kriteri benim, ben ise bir düşünce değilim, düşüncenin üstündeyim. _Ego tek yasadır ve onun dışındaki, herhangi bir kanuna, inanca ya da anlayışa karşı hiçbir yükümlülüğüm yoktur. _Her düşkünlük beni tiksindirir. Meselemi Hiç’e bıraktığım için, hiçbir tutku umurumda değil. Ben tutkuların kölesi değil, efendisiyim. Beni var eden benim, çünkü benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimseden’de ben sorumlu değilim. Bununla özgür olduğumu söylemiyorum, özgürlük kölelerin bir arzu ve tutkusudur, ben özgürlüğün nesnesi olacak kadar nesneci değilim. Özgürlük benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi özgür olmaya mahkum değilim. Ben özgürlükten de arındım. Ben Biricik’im. Dünya benim dünyamdır, gerisi yalan. Hiçbir amacım yok benim, neredeyse bir bitki kadar yalın ve yaşam doluyum. _Tanrısal olan Tanrı’nın meselesidir, insansal olan insanın. Benim meselem ne Tanrı'nın meselesidir ne de insanlığın, ne hakikatin, ne iyinin, ne adaletin, ne özgürlüğün vb. Benim meselem sadece Benim-olandır ve o genel değil, bizzat - biriciktir, tıpkı Benim Biricik olduğum gibi. Hiçbir şey Benden üstün değildir! _Neymiş Benim olması gereken mesele! Öncelikle iyinin meselesi, sonra Tanrı’nın, insanlığın, hakikatin, özgürlüğün, hümanizmin, adaletin; dahası halkımın, kralımın, anavatanımın; ve nihayet tinin ve binlercesinin. Salt Benim meselem asla Benim meselem olmamalıdır. “Yuh olsun sadece kendini düşünen egoiste!” _İnsanlığın meselesi tam anlamıyla - egoist bir mesele değil midir? İnsanlık sadece kendini dikkate alır ve insanlığın meselesi kendisidir. _Kendi meselesini Bizim meselemiz yapmak isteyen her bir şeyin Bizi değil de sadece kendisini ön planda tuttuğunu ve Bizim rahatımızı değil de kendi rahatını düşündüğünü belirtmeme gerek yok. Diğerlerine de bu gözle bakmamız yeterli: Hakikat, özgürlük, hümanizm, adalet, Sizden kendilerine hayran olmanız ve hizmet etmeniz dışında başka bir şey istiyorlar mı? _ Sadık yurtseverlerce savunulan şu halka bir bakın. Halk için kanlı savaşlarda ölen ya da açlık ve sefaleti göze alarak savaşan yurtseverler halkı ilgilendiriyor mu? Onların gübre yığınına dönüşen cesetleri arasında “filizleniyor halk”! Fertler “halkın büyük meselesi için” ölürken, halk arkalarından onlara teşekkür gönderiyor - ve bundan kendine kâr çıkarıyor. Ben buna okkalı bir egoizm derim. _Sultan meselesini Hiç’e ve kendisine bırakmıştır: O Her şeyde Her şeydir ve kendisi için biriciktir ve “Onun” olmak istememe cesareti gösteren hiç kimseye tahammül etmez. *_Aydınlanmacılar sadece “Tanrıyı öldürdüler”, “dışımızdaki öte dünyayı” imha ettiler; ama şu bizim “dindar ateistler” dinsel etiğin nedeni olan “içimizdeki öte-dünyayı” korudular ve ona sadece seküler bir biçim verdiler. Oysa binlerce yıllık zincirlerden gerçek kurtuluş yolu, söz konusu “içimizdeki öte-dünyanın” yok edilmesiyle gerçekleşebileceğini vurguluyordu. Stirner’in “içimizdeki öte-dünya” kavramından kastettiği, daha sonra Sigmund Freud tarafından 1923 yılında “Üst-Ben” “Saplantılılar” olarak tanıtılan psişik mercidir. Stirner’e göre “İçimizdeki öte-dünya” kavramı, yaşamı yıkıma sürükleyen iki öğe içerir 1-Aile ve toplumca içimize ipotek, ki bu ipotek kişinin içinden geldiği geçmişidir. 2-“İçimize ekilen ‘insanlık’, ‘hümanizm’, ‘özgürlük’ gibi Genel Kavramlar…“ Varoluş özden önce gelir. Bireyi adsız varlığına geri getirmek ve onu özcü hapishanelerden kurtarmak Stirner’ın dürtüsüdür. _Hristiyanlık, Tanrı'nın insanlaşmasıyla başlar. _Hristiyanlık öncesi çağ ile Hristiyanlık çağı, birbirine zıt erekler peşindeydi; biri hakiki olanı idealize etmek, diğeri ideal olanı gerçekliğe erdirmek; biri “kutsal tin”i, diğeri “nurlanmış beden”i bulmak isterdi. Bu nedenle biri hakiki olana karşı duyarsızlıkla, “dünyayı aşağılamak”la sonuçlanmışken, diğeri ideal olanı dışlamakla, “tini aşağılamak” ile sonuçlanacaktır. Hakiki ile ideal arasındaki karşıtlık uzlaşmazdır ve biri asla diğeri olamayacaktır: Eğer ideal hakiki olsaydı, ideal olmazdı artık; hakiki ideal olsaydı, o zaman sadece ideal var olacak, hakiki ise olmayacaktı artık. İkisi arasındaki karşıtlık ancak insanın her ikisini de imha etmesiyle aşılabilir. Eskilerin gerçekleşemeyecek arzusu kutsallıktı; Yenilerinki ise bedenselliktir. _Tüm alçaklıklar Tanrı adına yapılmadı mı, tüm kanlı idam sehpaları Tanrı adına kurulmadı mı, insanlar yakılmadı mı, zındıkları öldürmek için mahkemeler ve engizisyon onun adına kurulmadı mı, bütün aptallaştırma çalışmaları onun adına yapılmadı mı ve günümüzde bile çocukların hassas ruhları dinsel eğitimle Tanrı adına kelepçelenmiyor mu? Kutsal yeminler onun adına bozulmadı mı ve her gün misyonerler ve karabaşlar diyar diyar dolaşıp Yahudileri, Paganları, Protestanları ya da Katolikleri (vb) kendi atalarının dinine ihanet etmeye teşvik etmiyorlar mı – Tanrı adına? _Ben, halklar ve insanlık ölünce doğarım. (...) Sen ey çilekeş halkım – nedir acın, ıstırabın? Canlanamayan bir düşüncenin acısıdır seninkisi. Daha horoz ötmeden kaybolan hayaletin acısıdır. Yine de kurtuluşun ve mutluluğun hasretini çeker bu hayalet. (...) Kal selametle milyonların rüyası, çocuklarının bin yıllık despotu, kal selametle! Yarın seni mezara taşıyacaklar; ve çok yakında kardeşlerin, diğer halklar, ardından gelecek. İşte o zaman insan alemi gömülmüş olacaktır. Ve ben, kendimin sahibi ben, onun gülen kalıtçısıyım!" _Nedir peki Tanrı’nın meselesi? Tanrı'nın kendisinin sevgi ve hakikat olduğunu öğretiyorsunuz. Tanrı’nın yabancı bir meseleyi kendi himayesine almış olduğu, dolayısıyla da Bizim gibi zavallı karıncalarla benzeş olduğu varsayımı Sizi çıldırtıyor. “Tanrı’nın kendisi hakikat demek olmasaydı hakikate sahip çıkar mıydı?” Tanrı sadece kendi meselesi için uğraş verir, çünkü o Herşeyde Herşeydir, dolayısıyla her şey onun meselesidir! Biz ama, Biz Herşeyde Herşey değiliz, dolayısıyla bizim meselemiz hepten küçük ve aşağılıktır; işte bu nedenle de “üstün bir meseleye hizmet etmek” zorundayız. - Şurası aşikar ki, Tanrı sadece kendisiyle ilgileniyor, onun meşguliyeti sadece kendisidir, sadece kendisini düşünüyor ve sadece kendisine odaklıdır, onu tatmin etmeyen her şeyin vay haline. O, kendinden üstün olana hizmet etmiyor ve sadece kendini tatmin ediyor. Onun meselesi - tam anlamıyla egoist bir meseledir. ____________________ _Max Stirner_ 1806-1856 Alm. Egoist anarşizm. . _Max stirner'in nietzsche için bir ilham kaynağı olduğu ve hatta kimilerine göre nietzsche felsefesinin aslında özgün olmayıp stirner'in felsefesi üzerine inşa edildiği iddiaları giderek artmaktadır. _Stirner’ın felsefesi bireyci anarşizmin egoist formudur; ona göre tanrı, devlet, ahlak kuralları ve toplumu dikkate almadan istediği gibi eyleyen bireyin, toplum üyelerine karşı hiçbir sorumluluğu yoktur. Devlet, kendi şiddetine hukuk; bireyinkine ise suç adını verir. _Stirner’in söylediği, söylemek istediği değildir ve söylemek istediği söylenemez. _Kitabı, insanın özgürce hareket etmesini engelleyen otoriter kavramların insan hayatına nasıl hakim olduğunu anlatır. Hegel`in yöntemini kullanarak Genç Hegelciler`i, özellikle Feuerbach`ı eleştirir Bütün ideolojilerin ve dinlerin temelde boş kavramlar olduğunu ileri sürer. _Kelimelerle sirkteki bir cambaz gibi oynuyor atıyor tutuyor. _Stirner, anarşist, nihilist, solipsist, faşist, bireyci, bencil, her şey benimci gibi sıfatlarla anılır. Tek çocuk. Hegel’in yanında okumuş. Genç hegelci. Adorno bir sohbet esnasında “Stirner baklayı ağzından çıkaran tek filozoftur,” der. Bebekken babası ölür. Ruh hastası anne başkasıyla evlenir ve stiner evlatlık verilir. Ünivervitede alnının büyüklüğünden dolayı- max stir(çok büyük alın) lakabı takılır. Evlendiği eşinin parasıyla süt işine girer ve bu kadar çok sütü koruyacak mekanizma olmadığından iflas eder ve yıllarca alay konusu olur. Papaz evlendirmek için geldiğinde stirner kumardadır ve yüzük de yoktur, papaz da bakırdan yüzük takar. _Özgürler Kulübü”nde Genç Hegelciler, Feuerbach ve Bauer, Fransız aydınlanmasının bir eseri olarak doğan ateizmi, Almanya’da temsil ediyorlardı. Stirner sahneye çıkar ve her iki ateist düşünürü de “dindar ateistler” olarak betimler. Özgürlükler kulübünün elemanı olarak devleti eleştirir. _Marx, Stirner eleştirisinde, Stirner’i yok etmek için, kendi “ölümünü göze almaktadır” Marx’ın Anti-Stirner’i, Stirner’in etkisinde bocalayan Marx’ın felsefi krizinin en berrak kanıtıdır. Benzeri bir krizi daha sonra Nietzsche yaşayacaktır. Engels, Hartmann, Lauterbach ve diğerleri. Engels, Stirner’i anarşizmin ‘peygamberi’ ilan ederek anarşizmle birlikte Stirner’e karşı savaş açar. Hartmann, Nietzsche’nin önemli bir noktada plagiyatör olduğunu ihbar etmesi, Stirner’den aşırdığını ileri sürer. Niçe ise hiçbir zaman stirnerden bahsetmemiş. İşte bununla Stirner’in birinci rönesansı başlamış olur. Niçe çok tanınırken, stirnet pek polüler değildi. Stirner’in çizgisini aşmak için, önce onun çizgisine tam ait olmuş olmak gerekir.” (Hartmann.)_ Niçe hartmanı eleştirince, hartman da niçeyi aşırmacılıkla şuçlar. Nietzsche, düşüncelerinin Stirner’e yakınlığı olduğunu belirtmiş ve Bayan Overbeck’e önce çekingen sonra resmi bir tonda: “Stirner, evet o işte!” demiş En iyisi söylediklerimi unutun. Yoksa plagiyatör olduğum söylenir. Nietzsche’nin sevgili öğrencisi Adolf Baumgartner şunu itiraf eder. Nietzsche, Stirner’in Basel kütüphanesinde bulunan kitabını Baumgartner’e 1874’te önemle önerir. Ve “Biricik”in “Hobbes’tan bu yana sahip olduğumuz en cüretli ve en tutarlı” kitap olduğunu da sözlerine ekler. Niçe konuşkanlık alışkanlığını Stirner konusunda sürdürmeyi engellediyse, bu ondan aldığı herhangi bir etkiyi gizlemek için yapılmadı kesinlikle bizzat Stirner’den aldığı etkiyi genel olarak kendince yoğurmak isteyişinden kaynaklanıyor. Husserl’in öğrencisi Heidegger, Stirner’i asla okumadığını söyler. Overbeck’e göre konuşkan bir kişiliğe sahip olan Nietzsche, güçlü bir olayla karşılaştığında içine kapanıyormuş “Belki de Nietzsche ‘Biricik’i anlayabilen ilk insandı; ve biz Nietzsche üzerinden ‘Biricik’i anlamaya ulaştık.” Eduard Mushacke, Nietzsche’nin çok sevdiği, Stirner’in yakın dostuydu. Feuerbach’ın ve Strauss’un din eleştirisiyle ateizme ulaşan Nietzsche, işte orada bu insanların neden ve hangi anlamda “dindar ateistler” olduklarını anlamadı mı? Orada Tanrı’nın ölüm haberini almadı mı? Bu eser Nietzsche gibi aşırı hassas bir insan için aşırı bir doz değil miydi? Pekâlâ mümkün. Ve olasıdır ki, Nietzsche bu dev gücün etkisinden çıkamayıp depresyona girdi ve kaçış yolları aradı. Neticede sığındığı tek kapı “ahmak bir duygusuzluk olarak adlandırdığı filoloji ve Schopenhauer. _Marx, Stirner’in etkisinde, “Tarihi Materyalizm” düşüncesinin temel çizgilerini Anti-Stirner’inde sergiler. Sloterdijk’ın vurguladığı gibi, Marx’ın bu eleştirisi “bir başka olanağa” yaşam hakkı tanımıyor. Demek oluyor ki, Marx, “en sıkı karşıtı”olan“Stirnerden üstün gelemeyeceğini” anladığı için, onları “zararsız hale getirmesi” yani yok etmesi gerekiyordu. Açıkçası: Stirner’in sunduğu alternatife tahammül edememek Marx’ın ezik ruh haline işaret ediyor. _Onun aydınlanma projesinin temeli olan “bilgi” bağlamında eleştirisi ve önerisi şuydu: Batı dünyası bilgiyi değil, bilgi köleliğini amaçlıyordu; her tekin ulusal devletlerin amaçları doğrultusunda birer sadık yurtsever olması, tekin “kendine” karşı hareket etmesiydi. Tekin bu saplantıdan arınması ancak onun kendini her gün yenilemesiyle gerçekleşebilirdi. Stirner bunu (Biricik) kavramı çerçevesinde sunmaya çalıştı. Ancak “dindar ateistler” olan aydınlanmacılar bunu görememişlerdi ve “baklayı ağzından çıkaran tek filozof” olan bu “şeytanı” felsefe dışına itmeleri gerekiyordu. Onun felsefesinin özüdür: “Bilginin istem olarak doğabilmesi ve özgür kişi olarak kendini her gün yenilemesi için ölmesi gerekiyor.__ Stirner’e göre özgürleşmek, içselleşmiş dış-dünyanın yıkılmasıyla mümkündü. İşte bir Üst-Ben olan bu içselleşmiş dış-dünyayı aydınlanmanın temsilcileri göremezlerdi. _Mackay, arzuyla gerçeği birbirine karıştıran bir hayalperestti. Felsefi yetersizliğinden dolayı Stirner ile baş edecek durumda değildi. _Stirner’in kötü şöhreti, Nietzsche’nin onunla aynı nefeste anılmak istemediği tahmin edilebilir. Bu durum sadece bu insanların psikolojik sorunlarına işaret ediyor. _Stirner gerçek anlamda bir “Alleszermalmer”, Herşeyi ezip geçen, amansız bir Ben’dir. _Solipsizm_Tekbencilik. "Ben" felsefesi. Varlığı ben'in tasarımları olarak dile getiren felsefi görüş. _Bohem_Tasasız, derbeder bir yaşayışı olan… _Nominalist. _Plagiat” aşırmacılık demektir. Niçenin, stirnerden aşırdığı iddiası…
·
773 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.