Ayetin Tefsiri
Kur’an, şairlerin kötüleriyle iyilerini birbirinden ayırır. Kötülerine kötü, iyilerine iyi der. Beğenmediği şair tiplerini haber verdiği gibi, beğendiği ve hatta teşvik ettiği şair tipini de beyân eder. İşte bu âyet-i kerîme övülen ve teşvik edilen şair ve şiirin hususiyetlerini belirtir. Kısaca bunlar:
İman etmek
Sâlih ameller işlemek,
Allah’ı çok çok zikretmek,
Zulme maruz kaldıklarında şiirleriyle kendilerini savunmak; İslâm’ın ve müslümanların gâlip gelmesine yardımcı olmak.
Belirtilen bu çerçevede şiirle meşgul olmanın dînen bir sakıncası yoktur. Çünkü bu gibi şairler, gerçekleri dile getirir; söyledikleriyle yaptıkları birbirine uygun olur; İslâm dininin esaslarını savunur; Allah’ı zikreder, O’nu yüceltirler. Yaptıkları iyi işlerle hem kendilerinin hem de toplumun yücelmesini ve yükselmesini gözetirler. Zulmün ve haksızlığın karşısında şiirleriyle mücadele verir, hakkı savunurlar.
Allah Resûlü (s.a.s.)’in, kötü ve ahlâksız ifadelere yer vermeyen ve iyi maksatla kullanılan şiirleri diğerlerin ayırdığı görülür. Zaman zaman onları dillendirdiği, okuyandan dinlediği ve övdüğü olmuştur. (bk. Müslim, Şiir 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 444) Meselâ şair Lebid’in: “Dikkat edin! Allah’tan başka her şey bâtıldır” sözünün, şairlerce söylenmiş en doğru söz olduğunu söyleyerek takdir etmişti. (Buhârî, Menâkibü’l-Ensâr 26) Ayrıca ashâb-ı kirâm arasında Resûlullah (s.a.s.)’in takdirlerini kazanmış birçok şair bulunmaktaydı. Mesela Efendimiz (s.a.s.) Hassan b. Sabit’e: “Müşrikleri şiirlerinle hicvet, bil ki muhakkak Cebrâil de seninle beraberdir” (Buhârî, Megazi 30; Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe 153) buyururdu. Yine Hassan’ın müşriklere cevap verdiği bir şiir hakkında: “Şüphesiz ki bu onlarda, ok atmaktan daha kuvvetli bir tesir bırakır” (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe 156) buyurmuştu.
Âyetin sonunda, Allah’a karşı gelerek; Resûlullah (s.a.s.)’i büyücü, şair, deli ve kâhinlikle suçlayıp böylece diğer insanların kafalarını karıştırmak suretiyle onları dinden uzaklaştırmakla en büyük zulmü işlemekte olan kâfirler tehdit edilmektedir. Yakında nasıl bir devrime uğrayıp devrilecekleri, yok olup gidecekleri ihtar edilmektedir. Yaptıkları zulümler âhirette de karanlıklar halinde karşılarına çıkacaktır. Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: “Zulümden sakınınız; çünkü zulüm kıyamet günü karanlıklar haline döner.” (Müslim, Birr 56-57)
Âyetin bu son cümlesi aynı zamanda, İslâm dininin dünya hayatında zâlimlere karşı yapacağı hak ve adâlet inkılabının ehemmiyetini hatırlatmaktadır. Bu, Kur’ân-ı Kerîm’in istikbâle ait bir mûcizesidir. Resûlullah (s.a.s.)’in hayatında bu gerçekleşmiştir. Dünya durdukça Kur’an’ın mü’minlere müjde, kâfirlere ise ilâhî bir şamar keyfiyetindeki bu mûcizevi haberi zaman, zemin ve şartları hazır oldukça tekrar tekrar tahakkuk edecektir. İşte bunun peşinden gelen Neml suresi, zâlimlerin yuvarlanacağı inkılâbın nasıl ve ne suretle olacağını beliğ bir surette anlatacaktır: