Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

383 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Onca hikaye, onca insan fakat tek bir nokta.
Gülseren hocamın kitaplarını popüler olmadan önce birkaç kez okumaya niyetlenip yoğunluğumdan ötürü bir türlü okuyamamıştım. Okumak bu zamana kaldı. Onca hayat hikayesi, çeşitli insan, farklı rollerde hepsinin ortak noktası ise sevgi, yeterlilik ve güven eksikliği. Kitapta en fazla depresyonda daha sonra hipolar bozukluk, panik atak gibi tanı konulan insanların hikayeleri yer almaktadır. Hocamın üslubu o kadar güzel ki okurken kendimi sanki o anda o hastanın yanında gibi hissettim. Kitap okurken özellikle hikaye edici metinlerde, yazarın dili okuyucuya hitap ediyor mu? sorusunu cevaplayarak duyguları derinden hissettirmesine göre yorum yapmayı tercih ediyorum. Yani ben o kitabın içinde miyim yoksa dışında mı? İçinde olduğum kitaplar tabi ki altın değerinde oluyor. Gülseren Hocam da bu eserinde dili harikulade bir şekilde yazıya uygulamış olduğunu göstermektedir. Hayat inişli çıkışlı bir yolculuk. Elbette her zaman aynı seviyede yaşanmaz. Bazen inilir, bazen çıkılır. Durağan, tekdüze olması halinde hayat sıkıcı olurdu. Şu an en fazla ruhsal hastalıklardan depresyon yaşanıyor. David Burns "İyi Hissetmek" adlı eserinde sağlıklı her insanın depresyonu hafif bir şekilde yaşadığını ifade etmektedir. Yani depresyon normaldir fakat aşırısı ileri seviyeye götürülerek hayattaki rutinleri yapamayacak düzeye getirebiliyor. Güçlü insanlar bu durumlarda üstesinden gelirken zayıf insanlar başa çıkamayarak hastalanıyor. Gülseren hocam kitabın sonunda kendi hikayesinden de biraz bahsetmiş. Kendimi bizzat o bölümün içinde gördüğüm için kısa bir şekilde paylaşmak istiyorum. Babası hastalanıp hastaneye kaldırılırken kendisi de doktor olup elinden hiçbir şeyin gelmemesinden dolayı çok çaresiz hissediyordu. Bir gün hastanede babasının yanından ayrılıp kliniğine gelmişti. Klinikte o gün yozgatlı bir teyzenin randevusu vardı. Gülseren hoca kendisini toparlayıp diğer günlerdeki gibi hastasıyla ilgilenmeye çalışıyordu. Bir anda yozgatlı teyze "sen beni boşver asıl senin ne derdin anlat" demişti. Şok olmuştu. Bugüne kadar o kadar güçlü görünüyormuş ki hiç kimse ona nasılsın iyimisin? bile dememişti. Çünkü o her zaman güçlüydü. Yozgatlı teyze o güçlü görünen heybetin altındaki hüznü anlamıştı. Gülseren hoca o gün ilk defa bir hastanın önünde Hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Güçlü insanlar içinde yaşadığı olumsuz durumları dışarıya aksettirmek istemezler. Kendi içlerinde olumsuz durumları yaşayıp dışarı çiçek açarlar. Dağlar aşıp sonra ayağı küçük bir taşa çarptı diye ağlayabilirler. :) İnsan her zaman kendisine bir dağ olmalı, dümen olmalı, kendisinin her şeyi olmalıdır. Sevgi mi verilmedi? Kendine en muhteşem bir sevgiyi yaşat. Değersiz, yetersiz mi hissettirildin? Altına övgüler düzülmediğinde kıymetinden hiçbir zaman eksilmez. Ben altınım diyerek yoluna devam et. Psikoloji kitabına yakışır bir şekilde uzunca bir yorum yazısı oldu. :) daha da fazla düşüncelerimi dile getiririm lakin travmalarımı gülerek anlattığım için ve sayfalarca sürebilecek olmasını öngördüğüm için burada noktalıyorum. :D kitabı kesinlikle öneriyorum.
Madalyonun İçi
Madalyonun İçiGülseren Budayıcıoğlu · Remzi Kitabevi · 202018,1bin okunma
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.