“Masaya yatırılması gereken hangi yaralarımız sanat eleştirisinin ince, etkili, ibret verici temsilleriyle uyanış gözlerinin önüne seriliyor? Ne oynayanlar, ne seyredenler asla bu kaygıda değildirler. Oyunculardan bağırmak, tepinmek, bazen maalesef arsızlanmak; ahaliden el çırpmak. Bizde temsil üstünlüğü ve tiyatro zevki işte bundan ibaret. Tiyatro denince çoğunlukla gözler önünde birtakım adi şeylerden, daha doğrusu zevzekliklerden, maskaralıklardan başka bir şey canlanamadığı için bu sanatı hakir ve hor görmek toplumsal hastalığıyla böyle malul kalmışız. Biz onu yükseltmiyoruz ki onun büyüleyici ikaz parıltıları bizi diriltebilsin.”
(Ön söz, Hüseyin Rahmi Gürpınar)