Gönderi

Kazım Söylemez yorumladı.
… Anlayabilmek kendini ve ötekini/ötekileri , alışılmış, bilindik kavramlardan uzak tanımaya çalışmak, güçlü bir ruhun ifadesi bence. Dünyaya geldiğimiz ilk andan itibaren, bize temel bakım veren insanlarla, sağlıklı veya sağlıksız farketmeksizin güçlü olma mecburiyetinde olan kurduğumuz o bağın dışında ilk hangi nesneyle, kimle kurduk o bağı? Bunun merakı içindeyim bi kaç gündür. İlk deneyimim, ilk kırılganlığım ya da başarım. Bir bağlanışı zafer ya da yenilgi olarak ne zaman nitelendirdim onu da bilmiyorum. Duygularımızın bedenimiz üzerindeki tesiri… Öfkelendiğimde ellerimi ceplerimde saklayıp yumruk yapmayı kimden öğrendim, hüzünlendiğimde yemek yememeyi? Kim/ Ne bu bedenimiz üzerindeki süreduran kaosun sahibi? Ben saf ben miyim yoksa kaosu başlatanların bir parçası mıyım? …. Anlayabilmenin, tanımlayabilmenin tarafını tutuyorum ben. Empatinin gücüne. Kendi kaosumuzun yanında , bir başka beden üzerindeki kaosu, içinde bulunduğu karmaşayı anlayabilmeye…. Kök salacağım. Füruğ’ un ‘ ben ağaçların soyundanım.’ cümlesini çok sevdim bu aralar. Güçlü bir ruha sahip olmak istiyorum çünkü. Çünkü mesele onca fırtınaya, rüzgara, olumsuzluğa rağmen baharla buluşacağına inandığın toprağa kök salmaktır benim için.
·
1 artı 1'leme
·
427 görüntüleme
Kazım Söylemez okurunun profil resmi
Öne Çıkan Yorum
Merak ve ifadelerin ile içe bakışta ıskaladığımız ve belki de bize zevk verebilecek alanlara ilişkin aklımıza gelmeyen soruları sorabilme yürekliliğinden dolayı kutlarım. İnsanın kendisini mükemmele ulaştırma çabasını kendi derinlerindeki kırılgan alanları sorgulama ve yeniden inşa etme üzerinden yürütmesi, çok zorlu ve sürekli gözlem ve eleştiri gerektirmesi nedeniyle de hayata karşı tetikte olma ve geri adım atma süreçlerinin tekrarı şeklinde yürüyeceğinden; genelde kısa vadede tatmin edici başarılara ulaşılsa da uzun vadede sıklıkla yeni değerlendirmeler gerektireceğinden, bireyin kendisini esaret altında tutma riski nedeniyle yaşamı oldukça kaotik bir hale getirebilir. Bunun yerine “insan nedir” üzerinden kendimizi normale ya da “mükemmel insan nedir” üzerinden kendimizi ileri hedeflere odaklayarak hayatın bize sunduğu sahnelerin peşinde, bir sonraki aydınlığın merakı ile hiç arkaya dönmeden, her düşüşte yeniden “insan” olmaya çabalayarak yaşarsak, kendimiz açısından -ki kendimiz için düşündüğümüzü başka insanlar için de “insan” tarifi üzerinden düşüneceğimizden- ve başka insanlar açısından da yaşamın sahnelerine daha uyumlu anlar oluşturabiliriz. İyi, kötü, hüzün, çöküş, yükseliş, fırtına, huzur, mutluluk, sükunet, imkansız görünen planlamalar, yaşanmış bir anı gibi sakladığımız hayaller, sevgiler, dostluklar, ihanetler… Hepsi yaşam sahnelerimizin içinde ve ne kadar çabalarsak bizleri ziyarete gelecekler; bir selam verip göndermek de misafir edip ağırlamak da bize kalmış. Bir de zorlu ya da daha süreğen sahneler var ki ya kiymetini bilip aydınlığa doğru açılacak sahnelere götürmek ya da çokça yıpranmamak için çokça direnmek gerekebilir. Direnç için en ideal olan ise göğe, sonsuza doğru bir bakış ile karada her şeyin, zamana sıkıştırılmış mekanlar olarak daha donuk, yavaş ve sabit olduğunu kavrayabilmektir. Yüreğinin sonsuzluğa, aydınlığa ve mutluluğa kavuşması dileği ile.
Rozerîn okurunun profil resmi
Yorumunu için teşekkür ederim. ☺️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.