Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

432 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Yazarımız ilahiyat mezunu ve bu çizgiden kopmadan var ettiği yaşam felsefesi her cümlesine sirayet etmiş durumda. İlk 120 sayfa Osmanlı Çağ'ı hasreti ile ağır Cumhuriyet karalaması üzerine kurulu ama sebat gösterip kitaba devam edebildim. Tabii sanatsal bir kitaba bu kadar taraflı politik bir giriş yapıldığı için haliyle okuyucu olarak bize de söz hakkı doğmuş oluyor. Yazarımız Osmanlı Devletine çok kutsal bir varlık misyonu atfedip, modernleşme ve nihayetinde Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte gelen yenilik ve yasakların (saltanatın ve halifeliğin kaldırılması, şapka ve kıyafet devrimi, tekke/zaviyelerin kapatılması, İsviçre, İtalya kanunlarının alınması, harf ve Arapçadan arındırılan dil devrimi gibi yeniliklerden söz ediyor) bu kutsiyeti yok ettiğini düşündüğü için öfkeli, kızgın ve üzgün. Kitapta "Osmanlı Türkleri" ve "Cumhuriyet Türkleri" diye sürekli ayrıştırıcı bir dil kullanıyor ve Osmanlı özünden kopup, yenilikler ile geçilen Cumhuriyet'i "Travestik Kimlik" olarak tanımlıyor. Osmanlı Devleti; Osmanlı Torunlarının sistematik bir şekilde yaptıkları eksik ve yanlış politikalardan ötürü zamanla gücünü kaybeden ve en sonunda da çöken bir İmparatorluktur. Cumhuriyet, Osmanlı Devleti'nin yıkılış sebebi değil, onun bir sonucudur. İşlevini yitirmesi ve çökmenin sonucunda çağın yapısına en uygun yönetim şekli olan Cumhuriyetçiliğe geçilmiştir. Yani, Şentürk'ün kızması gereken Cumhuriyetçilik değil, Osmanlı’nın torunlarıdır. Dışa kapalı, içerde zevküsefa içinde, akılcılıktan uzak tutumları ile bir imparatorluğu yok ettiler. Keşke Fatih Sultan Mehmet gibi güçlü kişilikler olsalardı da dünyanın en güçlü ülkeleri arasında yer almış olsaydık, ama değiliz. Sıkça kullandığı Osmanlı Türkleri/Cumhuriyet Türkleri ayrımına Salih Bilgin ile yaptığı röportajda Bilgin güzel bir cevap verir "Cumhuriyet olgusunda biz bir milleti kökünden kopartıp, yok edip, Cumhuriyet'le yeni bir millet kurmadık. Biz aslında aynı millettik, sadece Meşrutiyet'ten, Cumhuriyet'e geçtik. Yani rejimi değiştirdik" diyor. Bu apaşikâr cevabın üzerine bir şey eklemeye gerek yok sanırım ama belli bir birikime sahip olan Şentürk'ün bu kadar düz düşünmesi çok şaşırtıcı. Şu iki kaygıyı birbirinden ayırmamız gerekiyor diye düşünüyorum: "Yönetim şeklimiz neden kutsanmış, özel bir ailenin verasetiminde yani Monarşik devam etmiyor da, demokratik biçim olan Cumhuriyet'e geçildi" "Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte Osmanlı gelenek ve kültürü yasaklandı, yok edildi" Şentürk, geçmişten günümüze yaşanan tüm olumsuz olayların müsebbibini belirttiğim bu ilk kaygıya bağlıyor. Yani şu an içinde olduğumuz olumsuz durumların sebebi kutsanmış bir ailenin veraset sistemiyle yönetilmiyor olmamız. Tüm samimiyetimle, empati kurup anlamaya çalışıyorum ama bir insan neden biat edilen bir yönetim şeklinin olmasını arzu eder ki, anlaşılabilir gelmiyor. İkinci kaygı ise, çok yerinde ve doğru bir sitemdir. Osmanlı Devleti 600 yıllık deneyim ve birikime sahip 6 kuşaklı bir kültürdü. Onun üzerine inşa edilmiş bir Cumhuriyetçilik kesinlikle daha güçlü ve zengin bir temele sahip olurdu. Yönetim şeklinin değiştirilmesi ve 19.yy başlarındaki Milliyetçilik furyasının verdiği itki, her şeyin yok edilmesi gerektiği heyecanı yaratmış olmalı ki çok yönlü düşünülmemiş ve ne yazık ki Osmanlı Kültür yapısından istifade etmek yerine toprağın altına gömmüşler. O çağın konjonktüründe sorunların çözülme dili; yok etme, ortadan kaldırma ve asimile etmeydi. Yanlış mı, kesinlikle yanlış ama o dönemin insanlarından "21.yy hoşgörüsü" beklememiz de bizi gerçeklikten kopartır. Bu iki kaygı sürekli birbirine karıştırıldığı için haliyle insanlar Osmanlı Kültürünü sevmez ve öğrenme gayesi içine de girmezler. Buna sebep birçok bağlam sunulabilir tabii ama en büyük nedeni; Osmanlı çağını benimseyen insanlar, Osmanlı Kültürüyle değil de, Osmanlı Yönetim şekliyle ön plana çıkmak istemeleridir. Bu da antipatik bir görünüme sebep oluyor. Kendilerini doğru ifade ederlerse eğer daha sempatik ve ilgi uyandırıcı olacaklarını düşünüyorum. Neyse, kitabın kabuğunu soyduğumuza göre meyvesini yiyebiliriz. Türk, Rum, Ermeni, Süryani, Keldani, Yahudi, Kürt ve Presbiteryen Kilise Müziği alanında müzisyen veya bu alanlarla ilgilenen 23 değerli insan ile yaptığı röportajdan oluşan bir kitap. Zamanında bu kültürlerin hepsi Osmanlı ikliminde nefes aldığı için müzik icra biçimleri ve hisleri birbirine karışmış veya etkilemiş bir biçimde analojik bağları yüksek. Röportaja katılan herkes kendi alanı içinde öyle donanımlı, terbiye edilmiş ki cümle ve ifade biçim farkları adeta parlıyor, zevkle okudum. Tabii Şentürk Türk Sanat Müziğine ayrı bir pencere açıyor. Osmanlı müziğinin makamları ve dönem sanatçılarını. Cumhuriyet'le birlikte Osmanlı müziğinin yasaklanmasını, Türk sanat müziği üzerindeki etkisini ve Doğu-Batı müziği karşılaştırması yaparak tek sesli, çok sesli farkını çözümlemeye çalışıyor. Her röportaj sonrası, röportaja ait ufak bir kesit ve o kültüre ait müziği dinleyebilmemiz için sayfaya baskılı QR Code bulunuyor. Yani az denk gelinen interaktif bir kitap. Naçizane fikrim şu ki: Sanatsal görünümlü bir kitabın böyle politik yöne çekilmiş olması çalışmanın hak ettiği değeri görmemesine sebep olmuş. "Cumhuriyete geçişin Osmanlı Kültürüne zararları" diye başka bir kitap yazabilirmiş. Ben şahsen onu da merak edip, alır okurdum. Bu kadar taraflı bir girizgahı her insan sebat gösterip okuyamaz. Ha sadece kendi zihin yapısına uygun insanların okumasını önemsiyor, ötesi için endişe ve gereksinim duymuyorsa, orası ayrı. Her şeye rağmen, bu değerli insanları bize sunduğu için teşekkür etmek gerek.
Müzik Ve Kimlik
Müzik Ve KimlikRıdvan Şentürk · Küre Yayınları · 201611 okunma
·
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.