Ira Levin’i ilk defa okudum ve kesinlikle sonuncu olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Biraz internet araştırmasıyla, Levin’in meşhur, çok sevdiğim bir korku sineması klasiği olan “
Rosemary'nin Bebeği” filminin yazarından kitabından uyarlama olduğunu gördüm. Açıkçası Stepford Kadınları’na başlamadan evvel, beni yazarı ve eserini okumaya itende bu bilgi idi.
İngilizcesi “Stepford Wife” yani “Stepford Eşleri/Hanımları” Türkçeye “Stepford Kadınları” olarak çevrilmiş. Bunun da çok sırttığını söyleyemem, yakışmış. Hiç değilse meramını dile getirecek kadar… Basit ve günümüzde yazılsa gayet basit bulunabilecek bu eser, 1970’lerde “toplumsal cinsiyet rollerini” yerle bir edip yıkıp geçiyor. Klasikleri daima zamanına göre düşünüp değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Bu kıstasları göz önünde bulundurunca, kitabın neden sevilip ve bir modern klasik kategorisinde anıldığını rahatlıkla idrak edebilirsiniz.
Eşinin işi dolayısıyla Stepford isimli küçük ve sevimli bir kasaba yerleşen çekirdek bir aile ve Joanna’nın çok geçmeden bu kasaba sakinlerinin, sadede ev işi düşünen, erkeklerin her sözüne itaat eden farklılıkları nedeniyle işin içyüzünü araştırmaya kalkamasıyla korkunç bir sırrı keşfedecektir.
Çoğu zaman insanı sinir eden yapısıyla, -ki yazarın da istediğinin bu olduğunu düşünüyorum- okumak için ara ara dursam da, öte yandan merak edip devam ettim. Ara verme sebebim, yazarın amacına ulaşmasından kaynakla bir başarısı, aksini düşünmeyin. Oldukça sade, rahat bir okuma vaat ediyor kesinlikle. Kurgusunu da oldukça sevdim, derdini çok güzel anlatmış yazar, verdiği mesajı da alıcıya rahatlıkla ulaşıyor. Finali içinse, oldukça ilginçti. Duygu durumumu yazıp, spoiler vermemek adına yazmıyorum. Yazarı okumaya devam edeceğim, sizlere de tavsiye ederim. Güzel bir modern klasik!
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.