Koyu saçlarını, tanıştığımızdan beri her yaz yaptığı gibi arkada, boynunun hemen üzerinde gevşek
bir topuz hâlinde toplanmış olarak hayal ettim. Bacaklarını altına almış bir şekilde sandalyesinde
oturuyordu, kucağında bir kitap vardı.
“Ne okuyorsun?” diye sordum.
Bana bakıp gülümsedikten sonra kitabına geri döndü.
Arkasında yumuşak ve altın sarısı güneş ışığı tarlaya yayılıyordu. Bir süre onu izledim. “Gitmek
zorunda değilsin. İşleri yoluna koyabiliriz.”
Beni duymazdan geldi ama umursamadım. Birisiyle konuşmalıydım, her kim olursa olsun. Gerçek
veya hayal olması fark etmezdi.