Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bir Maktulün Doğuşu
Birçok yüz ona bakıyordu. Neredeyse birbirinin dibinde birçok yüzler. Hepsi yabancı yüzler. Ama hepsinde ortak ve tanıdık bir ifade vardı, kaygı ve telaşa benzeyen. Bir başka gariplik de arka plandaydı. Bu yüzlerin arka planı tavana benziyordu; çok saçma... Sesler biraz boğuk, biraz da çınlamalı geliyor, bir kargaşa varmışçasına, kimin de ne dediği anlaşılamıyordu. Bayılmıştı... Ama bunu anlaması birkaç dakika aldı. Sonra buz gibi zemini hissetti sırtında, sonra kalbinin atışlarını hissetti; sanki ağzından çıkacak gibi olan kalbi. Kendi yapamadığı için, yabancı birçok yüzün sahip olduğu kolların yardımı ile koridorun duvarına sıralanmış banklardan birine oturdu. Sesler de artık anlamlanmaya başlamıştı. - İyi misiniz? - Şu sudan bir yudum al kızım. - Tansiyonunuz düştü herhalde yavrum, biraz daha kolonya kokla, al. Kedine çekidüzen verdi. Saçlarını düzeltti. Herkese teşekkür edercesine zoraki ve hala kendine tam gelemediği için şapşalca gülümsüyordu. "iyiyim, iyiyim; teşekkür ederim...", "ben iyiyim, sağ olun". Tabii ki iyi falan değildi. Fiziksel olarak şimdi daha iyiydi ama az önce büyük bir savaştan yenik, yıkık ve parçalanmış olarak çıkmıştı. Ne kadar dik duruyor gibi görünmeye çalışmış olsa da, bu kararlılık ona anca, mahkeme salonundan çıkıp koridora kadar arkadaşlık edebilmişti. Gözyaşlarını artık tutmaya lüzum görmüyordu çünkü etraftaki herkes artık bu gözyaşlarını bayılmasına bağlayacaktı. Yine de, koyuvermeden, ince ince ağlıyordu çünkü halen etrafta tanıdıklar olabilirdi. Tanıdık kalmasın, herkes çıksın uzaklaşsın diye beklemeyi ve neredeyse en son mahkeme salonundan çıkmayı iyi akıl etmişti. Yoksa ayıldığında göreceği ilk yüzler tanıdık yüzler olacaktı... Adliyenin koridorları, mahkeme salonu kadar kasvetli olmasa da, küçük bir kasaba adliyesini utandırmayacak kadar iç karartıcıydı. Duvarlar bel hizasına kadar yosun yeşili, üst kısmı ise saçma bir sarı renkte boyanmıştı. Kısa koridorun sonundaki kirli pencereden gözüktüğü kadarıyla hava da bu ortama ve mevsime ayak uydurmuş, kapalı, puslu ve sakindi. Delirecek gibi oldu, kalkıp uzaklaşmak istiyordu ama hala gücünü tam toplayamamıştı. Yerinden kalkacak gibi oldu, altındaki eski ahşap oturak gıcırdadı; kalkamadı. Sanki bacakları yoktu o an, mekanik birer uzantı gibiydiler veya birer protez... (...) Dul kadınlığın ilk saatlerine kötü girmişti. Acaba etrafta şu an onu gizli gizli izleyen az önceki yabancı yüzler biliyor muydu artık dul olduğunu. Utandı, vücudunun çoğu çıplakmışçasına örtünme ve geriye büzülme ihtiyacı hissetti. Ufaldı oturakta, öne düştü kafası, az önce düzelttiği kâkülü alnına geri düştü. Geçmişe daldı, yaşananlara, güzel ve kötü tüm hatıralara. Ancak buna bile izin yoktu; uzaktan bir ses onu saçlarından tutup geri çekti. Bu bir sonraki duruşmanın taraflarının isimlerini bağıran mübaşirin sesiydi. Duygusuz, soğuk ve acımasız bir ses... (...) Son bir denemeyle, yine son bir güç ile yerinden kalktı. Artık yeni hayatının ilk hedefi bu havasız ve kalabalık koridorun sonundaki kapıya ulaşmaktı. Sendeleyeyazarak yavaş yavaş arkada bıraktı cinayet mahallini. O salonda bir kadını öldürdüler az önce... hem de güpegündüz... hem de adliyenin ortasında... Kapıya ulaşan maktulün ilk hedefi başarı ile tamamlanmıştı. Kapıyı açtı, dışarıya bir adım attı. Yüzüne havadaki sisin nemi vurdu. Ağır bir is kokusuna karışmış rutubet kokusu ile dolu soğuk havayı içine çekti, sonra tekrar içine çekti, sonra tekrar... Şimdi kendine gelmişti işte. Adliyenin nemli, bakıma muhtaç merdivenlerini inip, katilinin de olduğu dünyaya doğru, sisler arasında kayboldu. Mete Severge - Denemeler instagram.com/dr.merdumgiriz?...
··
1 artı 1'leme
·
1.893 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.