Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Mason Cemiyetine Giriş: _Bir şahıs, kendi isteğiyle bir mason cemiyetine dahil olamaz. Aday olmak kelimesinin manası, başlangıçtır. Cemiyete giren de yola koyulmuş olandır. Cemiyete aday olacak şahıs, o cemiyetin aday organizasyonu tarafından seçilir ki bu husus cemiyetin sosyal karakterini belirtir. Yeni adaya ruhi tesirde bulunulur. Usullerin amacı görevi tamamıyla kolaylaştıracak destekler olup tehlikeleri bertaraf ederler. Adaylık sırları tabiatıyla izhar edilemez. Öğrenmek değil hissetmek gerekiyor. Gizli doktrinler öğretilmiyor fakat hisler duyuluyordu. Adaylık sırrı gerçekten izhar edilemez zira herkes bu geleneksel sembolleri kişiselleştirmiş olur. Yabancılar merasimleri en ince ayrıntısına kadar öğrenir ve masonluğun sırrı açıklanmış olur. Fakat tamamıyla anlaşılıp tanınamaz. Tüm gizli cemiyetlerin esrarında rast gelinen pek anlaşılamayan psikolojik mekanizma icra edilir ki bu girişenler için manasız bulunabilir. Bu hususta seçkin bir mason olan J. Boucher: “Bu merasimler şuur altına nüfuz ederek gerçek bir tesirin kudretini temin ederler.” _Aday cemiyete girdikten sonra daimi üye olur ve mezhebin esrarına göre hiçbir şekilde bir daha cemiyetten ayrılamaz. Dış masonluk abestir. Çıkarılan ya da istifa eden bir frankmason için İngilizler, bağımsız mason terimini kullanırlar. _Mason teşkilatına giriş 3 bölümde arzedilir: Şahsiyete bağlı kabiliyet. Şuuraltına sızmak. Kişinin ifa edeceği işin gerçekleşmesi. _Frank Masonluğun gayesi, ideal mabet kurma sanatıdır. Yani insanı eğitmektir. Yontulmamış taş gibi olan aday, aydınlatılarak çıkar ve kalfa olur. Nihayet usta olarak kübik bir taş gibi ideal mabede girebilir. _Masonluğun en büyük kazançlarından biri de, kişiyi üstün bir şahsiyet haline dönüştürmesidir. _Masonluğa girişteki ritüeller, yeni bir hayat için tekrar doğmak üzere öldüğü hissini vermek amacıyla yapılır. Cemiyete giriş merasimleri, esasında fiziki ve ruhi bir imtihan denemesidir ki şahsın ruhiyatına tesir ederler. Ölüm hissi vahşi metotlarla hissettirilir. Bundan sonra aniden ışığa kavuşmak devresi gelir, gözleri kamaştıran bu aydınlanmada. Bundan sonra aday kemale ermiş ve cemiyete girmiş olarak serbest olur fakat basiret kaybolmaktadır. _Mükemmel bir yaratık olabilmek için dünyevi arzların öldürülmesiyle insan temizlenir ki bu simyacıların büyük sihridir. _Adem ile Havvanın cennetten kovulmadan önceki nimet ve imtiyazlarına sembolik olarak yeniden hak kazanmalarıdır. _Cemiyete girmek, yabancılıktan daha mütekamil bir muhite girmek, daha mükemmel bir hale erişmek demektir. *** *_Bilgi ışınları, insanın kalbinde kırılmış bir ayna gibidir. Bu küçük parçalar birleştirilerek üstün bir bakış kazanılır ve bu sayede hakikat ortaya çıkarılır. Bu esrarengiz gelenek sonucu tüm dinlerin kökte aynı membadan meydana geldiğini belirlenmiştir. Esrarengizlik, dinlerden daha öncedir. Dini, sadece bir destek olarak almaktadırlar. Üzerinde yaşadığımız dünyadan daha eski bir geleneğin bu sırlarda müşterek bulunduğuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu irtibat problemine göre sırlara vakıf olanların muntazam ve kesintisiz olarak birbirini takip edip bir nevi zincir meydana getirmesi lazımdır. İnsaniyetin muhtelif devrelerinden gelen bu mirasın korunması için bu devri daima bazı kimseler dünyevi olmayan yani insanüstünden insana devrolan bir rabıta bulmaktadırlar. Birçok mason üstadı bu fikri belirtmektedir. _Her şeyin tam bir bilgisine susamış üstatlar, tabiatüstü kudretlerden derin kaynaklar alarak yücelmişler ve kendilerinden gizli bilgiler fışkırmaktadır. Bunlar şeytan ve cinlere karşı sihir, müneccimlik veya simya ilmi(sihirbazlık)dir. _Gerçek gizli bilgi, sadece seçkin bir okuyucu kitlesine açıklanmaktadır. _Tasavvuf sisteminde sembol ve mitolojiden faydalanılması tarif olunamayan şeylerin açıklanmasının yegane usulüdür ki bunlar garip ve güç anlaşılan şeylerdir. _En eski çağlardan beri aralıksız birbirini takip eden esrarengiz kuruluşlara vakıf olanlar, esrarengiz ilimler meydana getirmiştir. Bazı dini merasimlerde de bu akış belirmektedir. Dinler felsefi kurumlardır ve herkese açıktır. Halbuki cemiyetler ise sadece seçilen kimselere mahsustur. Bazı durumlarda felsefe ve gizlilik birleşir. Bazı merasimlere herkes katılabilirken bazılarına da sadece rahiplerin katılabileceği gizli merasimler vardır. _Nereden geliyoruz? Kimiz? Nereye gidiyoruz? Bunlar doğuştan insanın elde ettiği sınırsız kabiliyet ve kudretine bağlı olarak birçok zihinde sorulan sorudur. Her zaman gizli cemiyetlerde adaylar, dünyaya tesir ederek idare eden kanunları öğrenmek istemişler ve tarif olunamayan soruları elde ederek esas problemi çözmeye çalışmışlardır. Tüm esrarlı bilgiler gibi bu tarz düşünceler de anlaşılması güç olan muğlak meselelerle uğraşmışlardır. Dünya nasıl yaratıldı? Niçin yaşıyoruz? Evvelden beri insan menşeinin sebeplerini, varlığın gayesini ve öldükten sonraki durumunu öğrenmek istemiştir. _Tabiatüstü dünya, tabiat dünyasının gerçek sebebidir. (Görünmeyen şeylerin görünerek tezahür etmesi) ****** _Büyük yaratıcı, dünyanın üstünde bir varlık değildir. Madde ve kuvvet müessir olmaktadır. _Masonluğun büyük eseri, daima itibar edilmesi gereken bir idealdir. Ve bu masal asla tamamlanamayacaktır. Masonlukta kendi kendinizde bulduğunuzu öğrenirsiniz. _Frankmasonluk, dinlerin dinidir. Kaybolmuş sözleri bulup, en eski izleri toplayıp, insanlığın cennet mabedini araştırarak, altın devrini meydana getirmeye çabalamaktadır. _Maddenin özü ışık olduğuna göre içinde bulunup hareket ettiği yer karanlıktır. Boşluk, gecedir, madde ise gündüzdür. _İlahiyat, kendisinde güzellik, iyilik ve gerçeklik idealini taşıyan insan ile temsil edilmektedir. Düşünen insan, varlığını tanrılaştırmakta olup kudretiyle imkanlarını geliştirebilmektedir. _Masonluk sırları, felsefi ve dini bir kısım doktrinler üzerinde önemli ve büyük bir tesir meydana getirmiştir. Goethe’nin Faust’u, Mozart’ın Sihirli Flüt operası gibi edebi ve sanat eserlerinde bu tesir göze çarpmaktadır. ****** ****** _MASONLUK_ _Fiili masonluktan nazari masonluğa. _Masonluk, bir tür aristokrasi meydana getiriyordu. _Frank – Mason(freemason), imtiyazlı mason manasına gelmektedir. Ortaçağda bu kiliselerin ve sarayların kurucuları, dini ve laik otoriteler tarafından birçok imtiyazdan istifade ediyorlardı. O zamanki kuruluşları, bu sırları muhafaza etmeye muktedir olanlar arasında paylaşılmayı matuf kılıyordu. Böylece üstün bir eser, devamlı bir çalışma ve ideal, daha mükemmel, geniş, umumi ve sonsuz bir mabed fikri kuruluyordu. _İngilteredeki frank-masonlar, zengin ve forslu olup iktidardakiler tarafından korunuyordu. _1717’de İngiliz başkentinin 4 locası birleşerek, masonluk kaidelerini birleştirmekle görevli büyük bir loca kurdular. Asiller ve burjuvalar büyük kütle halinde bu localara kabul olundular ve yavaş yavaş basit işçiler aralarında kaybolmaya başladı. Frank mason teşkilatı, meslek erbabı tarafından meydana getirilmiş bir topluluk iken, nazari bir topluluk şeklini almaya başladı. Anderson tarafından tekrar ele alınan usul ve kaideler 1723’te ilan edildi. Bunun birinci kısmında dünyanın yaratılışından beri gelen efsanevi tarihçe belirtiliyor, ikinci kısımda ise topluluğun eski kurucularına benzeyerek nizamnameler belirtiliyordu. Aynı zamanda cemiyeti herkesin girebilmesine açık bulundurarak masonları kuruluşlarının esası olan kardeşlik duygularını duymaya davet ediyordu. Merasimlerde 3 sınıf vardı: Çırak, kalfa, usta. Bilassa insancıl, tanrının birliğine inanan, ruhani, dini bir doktrin yayarak, mezhepleri ne olursa olsun bütün Hristiyanlara açık bulunan ve mevcut iktidara sadık olan anderson prensipleri yavaş yavaş bütün locaların nizamnamesi oluyordu. Yüksek sınıfların bütün gizli rumuzları ile yeniden tashih edilerek görünmeleri gerekiyordu. Mukavemetlere rağmen onlar da bu yeni sistem içindeki yerleri İskoçya frank masonluğu istemi altında temin etmeyi başarmışlardı. *** _Mason Sembolleri_ _1- Üçgen veya ışık veren Delta: Dini sembol olup ortasında 4 musevi harfi bulunmaktadır ki bunlar Tanrı’nın gözünü temsil ederler. _Üçgen, kutsal üçlemeyi temsil eder. Mazi, hal ve istikbal. _Üçgendeki göz, Tanrı’nın gözünü temsil eden güneşi temsil eder ki güneş, ışık ve hayatın kaynağıdır. _Büyük işlerin 3 prensibi: Tuz, kükürt, civa. _Tabiatın 3 kanunu: Doğmak, yaşamak, ölmek. _Aydınlık (aktif), karanlık(pasif) ve zaman. _Erkek ve dişi prensipler arası denge. _Fiil(yaratıcı prensip), büyük yaratıcı ve onun yaratmasını bize tanıtan kainat. _2- Jakin ve Boaz’ın iki sütunu: Salomon mabedinin mimarı Hiram tarafından inşa edilmişlerdir. Beyaz ve kırmızı renkteki bu iki sütun güneş ve ayı temsil eder. Erkek-dişi, aktif-pasif, aydınlık-karanlık, kainattaki yapıcı ve yıkıcı kuvvetleri temsil ederler. _3- Parıldayan Yıldız: Hayırlı işleri temsil eder. Altından yapılmıştır. Merkezindeki G harfinin 5 manası vardır. Cazibe, nesil, dahi, ilahiyat, tanrı. _4- Pergel ve Gönye: Pergel, kainatın kuruluşunu ve insan faaliyetlerini temsil eder. İnsan dehasının erişebileceği en yüksek sahayı ölçer. Aynı zamanda pergelin bir noktadan çıkan iki prensibi kainatın tüm tezahüratının başlangıcını temsil eder. _5- Salomon Alameti – 6 köşeli yıldız: Beyaz üçgen, ilahiyatı, kuvvetlerin hareketini, ruhani ateşi; siyah üçgen de tam tersine zorlukları, dünya kuvvetlerini ve insanı temsil eder. _6- Yontulmamış taş ve küp taş: Yontulmamış taş, bir mezhebe girmeye aday olanın yontularak mezhebe üye olmasını temsil eder. Taşı yontmak için kullanılan, kalem, cetvel, tokmak gibi aletler de semboliktir. _7- Parıldayan Kılıç: Yaradılışı ve arınmayı temsil eder. *** _3 Soru ve Yemin: _Aday 3 soruya cevap vermek mecburiyetindedir. _1- İnsan Tanrıya karşı ne yapmalıdır? _2- İnsan kendine karşı ne yapmalıdır? _3- İnsan, diğer insanlara karşı ne yapmalıdır? _Aday, vasiyetnamesini yazdıktan sonra evvelce bahsedilen fiziki hazırlıklar yapılır, gözleri kapandıktan sonra denemeler yapılır ve ışığa çıkınca gözleri açılır. Nihayet mezhebe kabul edilen aday, kainatın yaratıcısı adına yemin eder. Üzerine yemin yazılı kağıt yazılır. 4 madde üzerindeki tesir şöyle belirtilir. Kağıt-toprak, mürekkep-su, telaffuz-hava, yakma-ateş. Aday, ışık gördüğü anda mezhebe kabul edilmiş olur. Ayin esnasında takdis kuvvetine adayın dikkatini çekmek için tüm üyeler kılıçları adaya yöneltirler. *** _Masonluğun Gayesi: Yapıcılık. _Frankmasonluğun gayesi yapıcılık, jerusalem mabedinin yeniden tesisi, yani insanlığın mükemmel gelişmesini sağlamak için makul prensiplere uygun cemiyetin tesisidir. _İnsanların, Kainatın büyüm Mimarının emirlerine uyarak tabiat nizamları dahilinde çalışmaları gerekmektedir. _Frankmasonluk, gayesi insanlığın maddi manevi geliştirilmesi olan ve prensipleri insanlığın sonsuz gelişmesine inanan insancıl bir teşkilattır. _Lantoine, masonluğu milli ve dini tüm üstünlüklerden yapılı bir ayrım olarak vasıflandırmaktadır. _Masonun vatanı sadece doğduğu ve yaşadığı yer değil, tüm dünyadır. Masonluk gayesi, müesseseleri yıkmamaya, din değiştirmeleri ifa eden, umumi dünya ahlakını milletlerin ve ırkların üstünde tutarak muhtelif müsbet dinlerin müşterek hükümlerini ihtiva etmektedir. _Masonluğa Girişin Gayesi_ _Masonluk, üyelerine yol açar, bilgilendirir ve muvafakat etme imkanı verir. Masonluğa giriş felsefesi, dini ve siyasi doktrinlerin üzerinde ve dışında bulunmaktadır. Masonluk, üyelerini hiçbir inanca ve doktrin sistemine zorlamaz fakat onları sonsuz bir tekamüle doğru yöneltir. Sembolizmin rümuzları iç çatışmaya tesir ederek şahsı yönlendirir. Masonluğun büyük eseri daima hareketli olan bir vazifedir ve teveccüh edilmesi gereken bir idealdir. Boucher, bu masal asla tamamlanamayacak ve hiç kimse ebedi hiram gibi kendisinin de dirileceğini bekleyemez demektedir. Masonluk sembolizmi mücerret, manevi, yüce bir felsefi düşünce tarzıdır ki mason olanın bunu benimsemesi gerekmektedir. Masonlukta kendi kendinizde bulduğunuzu öğrenirsiniz. _Masonluğun Esrarı_ _Masonluğun gayesi, gizli bir doktrinden başka bir şeydir. Bununla birlikte mason edebiyatında kardeşliğin mahremiyetini gerektirdiği gizli geleneklerin tekrarlanmasına rastlanmaktadır. Frankmasonluk eski sırların sembol ve ayinlerinin mirasına konduysa, yüksek dereceli masonlar tarafından geliştirilmiş nazariyet ve düşüncelerin bir esrarı bulunduğunu tespit etmek zor değildir. _Frankmasonluk, dinlerin dinidir. Kaybolmuş sözleri bulup en eski izleri toplayarak meydana getirmek gerekmektedir. Böylece frankmasonluk, tarihi devirlerini geçirmiş olan eski ve yeni tüm dinler içinde tabi bir din şeklini almakta insanlığın cennet mabedini araştırmaya çabalayarak altın devrini meydana getirmeye çabalamaktadır. Mason düşünürleri böylece uzun tarihçesi bilinen tüm devirlerin klasik temaslarının esrarengizliğini bulmaktadırlar. _Yaratıcı birim, dişi ve erkek, esmer ve sarışın, düşünce ve maddenin birleşmesinden meydana gelen bir bütündür ki bunların sayısız tezahürat ve tafsilatına her birimiz yerine göre aktör ve seyirci olarak iştirak etmekteyiz. Madde prensibini jachin ve boaz sütunları sembolleştirmektedir. _Büyük yaratıcı, dünyanın üstünde bir varlık değildir. Madde ve kuvvet müessir olmaktadır. _Kainatın doğuşu aydınlığın zıttı olan karanlığa tesiri ile izah edilmektedir. Her maddenin nihai olarak ışık parçacıklarına bölündükleri ve bu küçük ışık parçacıklarının toplanarak boşlukta bir sehabe meydana getirmesiyle dünyanın teşekkül ettiğini yazmaktadır. Maddenin özü ışık olduğuna göre içinde bulunup hareket ettiği yer karanlıktır. _Boşluk, gecedir, madde ise gündüzdür. Işık hüzmelerinin elektron atom ve moleküller halinde birleşerek bir topluluktan ayırmak üzere tahsis ettiği dünya meydana gelmektedir. Bu suretle de zaman ortaya çıkmaktadır. Burada eski dünya yumurtası doktrininin yeni formülü belirmektedir ki bunda tüm varlıklar belirlenmiş tohum halinde bulunmaktadırlar. _İnsan, tabiatta imtiyazlı bir yer tutmaktadır. _İlahiyat, kendisinde güzellik, iyilik ve gerçeklik idealini taşıyan insan ile temsil edilmektedir. Düşünen insan, valığını tanrılaştırmakta olup kudretiyle imkanlarını geliştirebilmektedir. _Masonluk sırları, felsefi ve dini bir kısım doktrinler üzerinde önemli ve büyük bir tesir meydana getirmiştir. Goethe’nin Faust’u, Mozart’ın Sihirli Flüt operası gibi edebi ve sanat eserlerinde bu tesir göze çarpmaktadır. . ********** ********** _Giriş_ _Kolayca fark edileceği gibi her devirde, muhtelif topluluklar, gizli cemiyetler tarafından temsil edilirler. Mesela Museviler gibi bütün zümrenin esrarengiz telakki edildiği, bazı dini tarikatlerde Cizvitlerdeki gibi her çeşit yeraltı faaliyetine mahal verildiği bilinmektedir. _Tüm topluluklar, gizli cemiyetler değillerdir. Gizli olmayan teşkilatların azaları, normal zamanda zulüm esnasında zaman zaman harici görünüşleri gizli cemiyetlerle bazı benzerlikleri olan toplulukları meydana getirirler. Mesela roma imp. zamanındaki Katolik kilisesi. _Devlet tarafından kurulan teşkilatlar de vardır. _Engizisyon, korkunç mevcudiyeti, birçok mensubuyla, bazı azalarının faaliyetleri gizli olmalarına rağmen gizli bir cemiyet değildir. _Lantoin’a göre, 2 çeşit gizli cemiyet vardır: _1- Siyasi Gizli Cemiyetler: Gayesi zamana uyan gizli cemiyet, yaşayabilir. Gayesi siyasi ise onu doğuran sebep ile zariri olarak söner. _2- Mezhepçi Gizli Cemiyetler: Bunlar pek gizlenmeye lüzum duymazlar. Liderleri ve toplantıları herkes tarafından bilinmektedir. Bu topluluklar yalnızca ayinlerini gizli yapmaktadırlar. Yabancılar, merasime kabul edilmemektedir. Siyasi faaliyetlere girişmek için teşkilata dahil azalar, gizli toplantılardan faydalanırlar. *** _Cemiyete Kabul Merasiminin Gayesi: _Cemiyete girmek, şahısta ruhi bakımdan iptidai bir durumdan daha mütekamil bir duruma geçmeği gerçekleştirecek bir iştiale diye tarif olunabilir. Yabancının cemiyete aday olması için ahlaki ve fiziki seri halinde sembolik denemeler yapılır. Bundan maksat adaya yeni bir hayat için tekrar doğmak üzere öldüğü hissini vermektir. Bunun hakkında 3 şekil belirtebiliriz: _1- Asıl manasıyla bir cemiyete girmek, yabancılıktan daha mütekamil bir muhite girmek, daha mükemmel bir hale erişmek demektir. Sonuç olarak bir mezhebe girmek, gerçek bir ilahileşme haline gelecek. _Rene Guenon şöyle demiş: “Diğer şahıslarla münasebetlerde bulunmak değil fakat kendinde bir üstün şahsiyet elde ederek bunun gerçekleştirmektir. İnsaniyetperver bir şahıs olarak kendini gösteren kimsenin de bazı durumlarda başka türlü bütün tezahuretları arzetmesi imkan dahilindedir.” _Şu halde bu insanoğlunun tamamiyle bir iç gerçekleşmesidir ki bu gerçekleşme kişinin kendi varlığında taşıdığı imkanların gerçekleşmesidir. Mesela ilkel topluluklarda çocukluk çağından erginlik çağına geçiş için tertip edilen merasimler. İşte bir cemiyete dahil olmanın umumi karakterini böylece anlamış oluyoruz. _2- Cemiyete giriş merasimleri, esasında fiziki ve ruhi bir imtihan denemesidir ki şahsın ruhiyatına tesir ederler. İlkel topluluklarda çocukların ergenliğe geçiş merasimleri. Gizli cemiyetlerin giriş merasimleri onların sırlarıdır. En ufak teferruatların tatbik edilmesine büyük itina ile riayet edilmesi gerekmektedir. Aksi halde hiçbir tesirli netice elde edilemez. Giriş merasimlerinde manalı sembollere, rumuzlara müracat edilir ki yalnızca sırlara vakıf olanlar bunları anlayarak değerlendirebilirler. _3- Sırları öğrenmenin derece ve sırası: Bir sırrı öğrenme ilk hamlede keşfetmenin huzurundan ileri gelmekte ise de aday bu sırları yavaş yavaş öğrenebilir. Adaylığa talip olan kişinin faaliyet ve uzun çalışmalarını belirten çetin bir yoldan geçmesi lazımdır. Tüm gizli teşkilatlarda sırların dereceleri olup teşkilata giren adayın mükemmelleşmesine göre eriştiği mertebelerde bunlara vuhufu olabilir. Teşkilatın nizamlarına riayet edip esrarına vakıf olacak kimseler bu teşkilatın çok karmaşık olan başkanları tarafından giriş merasimlerinin icrasında büyük bir titizlikle değerlendirilip sıralanmakta ve cemiyete kabul edilen dereceye göre sırları öğrenmektedir. *** _Cemiyete giriş ve Ezoterizm (Sırlar)_ _Ezoterizm kelimesinin kökeni yunancadır ve giriş yapmak anlamındadır. Giriş yapmak, dışarıdakilerin içeriye girmelerini sağlayacak bir kapı açmaktır. Sembolik olarak saklı bir hakikati, gizli bir manayı meydana çıkarmaktır. Bu seri merasimler, cemiyete girecek olana yeniden doğmak üzere ölüyormuş hissini duyurmak gayesini gütmektedir. Cemiyete kabul merasimlerinde karanlık bir gezinti esnasında adayın görüşlerine muhtelif korkunç sahneler arzolunarak ona ölüyormuş hissi verildiğini de işaret etmekteyiz. Ölüm esnasındaki ruh halinin büyük sırlara vakıf olma esnasında duyulan ruh haliyle aynı bulunmaktadır. Önce karanlık endişeli yürüyüşler. Sonra korku son dereceye çıkarılır, ürperme, titreme ve dehşet duyulur. Ölüm hissi vahşi metotlarla hissettirilir. Bundan sonra aniden ışığa kavuşmak devresi gelir. Ani bir aydınlanma. Gözleri kamaştıran bu aydınlanmada temiz yerler, danslar, gizli sözler adaya duyurulur. Bundan sonra aday kemale ermiş ve cemiyete girmiş olarak sıkıntısızca dolaşıp serbest olur. _Cemiyete girişin devreleri sembolik olarak kainatın yaradılışının devrelerini yeniden ortaya koymaktadır. İnsanın yeniden yaradılışının şeklidir. Ademin düşüşü ile insaniyetin kaybettiği imtiyazların tekrar hak edilir. _Cemiyete giriş ile: _Cemiyete giriş şekillerinin her birinde iniş çıkış, ölmek ve yeniden canlanmak şemasının değişik bir şekli olmasına rağmen müşterek ve mutabık bulunan bir husus, basiretin kaybolmasıdır. _Kabbala, gizli bir felsefe olup bir cemiyete dahil olmak değildir. _Kainat (büyük alem) ile insan (küçük alem) arasındaki münasebet, yaradılış teorilerinde ekseriya bir erkek ve bir dişinin birleşmesi prensibi, dünyanın yumurtasının eski doktrinlerde başlangıç bulmasıdır. _İlkel insanlardaki cemiyetler: _Çcocukluktan gençliğe geçiş merasimleri vardır. Gençler vücutlarına dövme yaptırır ya da bir parçaları kesilir. Tüm bunlar yeni yetilenin kendinden geçip hipnotize edilmiş bir duruma girmesini temin içindir ki adaya böylece toplumun inançları öğretilmiş olur. Bu hususta sosyal nizamlar tabiatın kainat nizamını aksettirdiği gibi, idare tekniği ile sihir arasında dar bir bağ mevcuttur. ****** _İslamın Sırrı_ _İslam tarikatının kurucusu, Muhammed’dir. Meleklerden Cebrail, muhammede gerçeği bildirmiş, kuran onun tarafından vahyolunmuştur. _Sofular, kuran ve hadislere sadık kalarak gizli cemiyetler kurmuşlardır. Bu cemiyetlerin başında mutlak hükümdar olarak teşkilatın kurucusu bulunur. Tarikat mensupları, tarikat yolunda yürümek mecburiyetindedirler. Bu yol onları derece derece kemale eriştirir. *** _Dante_ _Dante, ortaçağda papalığa rakip olarak gizli cemiyetlerde mühim rol oynamıştır. Fede santa teşkilatının şeflerinden biriydi. İlahi komedya eserinde ölümsüzlüğe erişmek için vicdanın geçirdiği safhaları belirtmektedir. Cehennem, mezhebe yabancı olanları temsil eder. Araf, yeni girecek olanların. Cennet de kemale erenlerin mekanıdır. Her çeşit inanıştan kişiler burada bulunmaktadır. Yavrularını beslemek için göğsünü açan pelikan kuşu gibi en tipik misalleri burada bulmak mümkündür. *** _Kabbala_ _Kabbala, musivi esrarıdır. Kabbalistlerin eserleri her çeşit değişik ilahi sistemlerin parçalarının toplandığı bir depo şeklindedir. Bir tatbiki kabbala vardır ki ilahi vecd halinde kendinden geçmek, hatta suni uyku ipnotizma için bir ansiklopedi şeklinde her çeşit sihirli bilgilerden faydalanmaktadır. Fakat bir de nazari kabbale vardır ki gizli konular hususunda harflerin değiştirilmesiyle gizli muhtelif teknik rüyalarımızdan faydalanmaktadır ve yaradılışın en gizli tekniklerine nüfuz etmeyi araştırmaktadır. _Tanrı, tezahüratı ile belirtilmektedir. Hiçbir tezahüratı yok iken Tanrı, belirsiz, görünmeyen, akıl ermez, bilinmeyen, sahili olmayan bir deniz gibi, sonu olmayan bir uçurum gibi, kıvrımı belli olmayan bir gaz gibi, herhangi bir ünvanla, bir resimle, bir harf veya bir işaretle tanınması mümkün değildir. Tanrı tezahür edince tanınınp sığınılabilir hale gelir. Tanrı isimlendirilebilir ve bu isim her tezahüratına ve belirmesine tatbik edilebilir. J. Bouncher _Tasavvufta tanrıyı 10 şekilde Sephiroth içinde belirtirler. _Sephirol ağacı gövdesi: Taç, ilim, güzellik, kuruluş, krallık _Dişi Sephirothlar: Zeka, Kuvvet, Şöhret _Erkek Sephirothlar: Bilgi, İyilik, Zafer _Kabbale, tanrıyı ilahi adem şeklinde tasavvur eder ve her azasına sephirothları cinsiyer ve zıddıyet kanunlarını tatbik ederek yerleştirir. *** _Sihirbazlık_ _Sihirbazların da gizli toplulukları vardı. Ortaçağda iyilik mefhumu tanrı ile kötülük mefhumu şeytan, birbirlerinden ayrılması mümkün olmayan düşünceler addediliyordu. Tanrıya gösterişli merasimler, bayramlar ve dualar yapılıyorsa, aynı şekilde şeytana da yapılıyordu. Kilise bile şeytanı sukut etmiş bir melek gibi kudretli telakki ediyor, üstelik onunla yapılacak bir anlaşma ile ölümden sonra değil, dünya hayatında da bazı zenginlik ve saadete erişileceğini, isa peygambere iman etmeyenlerin şeytan için baştan çıkarılacağını belirtiyordu. Şeytanlığın bütün ilavelerinden onu ayıklayınca sabbat ayinleri eski puta tapanların tekrar meydana çıkışı gibiydi. Avrupadaki gerçek sihirbazlık ise bilhassa tarih öncesi devirlerinin eski puta tapıcılığıdır. ****** ****** _İntisap: Girmek, bağlanmak, biat etmek _Gizliliğin prestiji ___ _Serge Hutin(1927-97) Fransız _Ezoterik - okült yazar. ___
··
525 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.