Gönderi

Kahkahalar atarken üzüntü­ lü olmadığımı düşünme. Görüyorsun, kahkaha beni boğarken bi­ le ağladım. Ama ağlarken yalnızca üzüntülü olduğumu da düşün­ me, çünkü kahkaha da aynı zamanda geldi. Her zaman aklında tut, kapını çalıp, "içeri girebilir miyim?" diyen kahkaha gerçek kahkaha değildir. Hayır! Kahkaha bir kraldır ve dilediği gibi ge­ lir, gider. Kimseye sormaz; uygun zaman kollamaz. "Buradayım," der yalnızca. Örneğin, o tatlı, genç kız için duyduğum acıyı dü­ şün; yaşlı ve yıpranmış olmama rağmen kanımı verdim ona; za­ manımı, becerimi, uykumu verdim; o her şeye sahip olabilsin di­ ye, diğer acı çekenlerin ihtiyaç içinde kalmasına sebep oldum.
·
13 views
Melissa Lewis okurunun profil resmi
Ama yine de onun mezarı başında gülebiliyor u m -zangocun kü­ reğindeki toprak tabutunun üzerine düşüp, "Pat! Pat!" dediği za­ man güldüm, ta ki yanaklarımdaki kan çekilene kadar. Yüreğim o zavallı delikanlı için kanadı -yaşı, hayatta kalsaydı benim ken­ di oğlumla aynı olacak, aynı saçlara, aynı gözlere sahip o sevgili çocuk için. işte, neden onu bu kadar sevdiğimi anladın. Ama yi­ ne de öyle şeyler söyledi ki, koca-yüreğime dokundu ve baba­ yüreğimin ona, başka hiç kimseye acımadığı kadar acımasına yol açtı -sana bile o kadar acımadım, dostum John, halbuki dene­ yimlerimiz baba oğul seviyesine daha yakın- ama yine de öyle bir anda Kral Kahkaha bana geldi ve kulağıma: "işte geldim' işte geldim!" diye bağırdı, ta ki kan dans ederek geri gelip yanağım­ dan götürdüğü güneş ışığını geri getirene kadar. Ah, dostum John, bu tuhaf bir dünya, hüzünlü bir dünya, acı, ızdırap, dert dolu bir dünya; ama yine de Kral Kahkaha geldiğinde, herkesi çaldığı ezgiyle oynatıyor. Kanayan yürekler, kilise avlusundaki kemikler, düşerken yakan gözyaşları -hepsi onun o gülümseye ağzı ile çaldığı müzikle oynuyor. Ve inan bana, dostum John, geldiği iyi oluyor. Ah, biz erkekler ve kadınlar, bizi farklı yönle­ re çeken zorluklar yüzünden, gergin halatlar gibiyiz. Sonra göz­ yaşları gelir ve halatlara yağan yağmur gibi gerer bizi, ta ki, bel­ ki, gerginlik çok fazla olup, biz kopana kadar. Ama Kral Kahka­ ha güneş ışığı gibi gelip gerginliği azaltır ve yüklerimizi taşıma­ ya devam ederiz.' Fikrini anlamamış gibi yaparak onu kızdır m ak istemedim; ama kahkahasının sebebini anlamadığım için, ona sordum. Beni yanıtlarken yüzü sertleşti ve oldukça farklı bir tonda şöyle dedi: 'Ah, bütün bunlardaki, kaderin acı cilvesiydi -< ; içeklere bü­ r ü nmüş, yaşamdaki kadar güzel gör ü nen bu harika hanımefendi, öyle ki her birimiz gerçekten ölüp ölmediğini merak ettik; o ıs­ sız kilise avlusunda, o güzel mermer evde, kendi soyundan pek çok kişinin yattığı o yerde, onu o kadar seven ve kendisinin o ka­ dar sevdiği annesinin yanına uzanmış ve o kutsal çan yavaş ya­ vaş, hüzünle çalıyor, "Çann! Çann! Çann!" ve o kutsal adamlar, meleklerin beyaz giysileri ile, kitap okuyor gibi yapıyor, ama gözleri sayfalara hiç gitmiyor ve hepimiz başlarımızı eğmişiz. Ve her şey ne için? O öldü; ee! Öyle değil mi?'
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.