Gönderi

Nietzsche'ye göre Yunanların öne çıkışı esasen yanlış idealleştirmelerin, şu anki gerçekliklerden duygusal bir düşe kaçışın, Hıristiyanlık düşmanlığının ve Romalıların kültürel sinmişliğinin tekrarının bir bileşiminden kaynaklanır. O halde Yunanların örnek alınması kesinlikle "çürütülmüş bir ilke" midir? Nietzsche'nin nihai kararına göre aslında öyle değildir. Yunanlar hakkındaki en önemli mesele, tüm insanlığa açık olan evrensel doğayı paylaşmalarına rağmen, çocuksu masumiyetlerinin ve "naifliklerinin", önemli insani fenomenlerin -devlet, eğitim, cinsellik ve sanat- eşsiz bir netlikle ortaya çıkmasını sağlamasıdır: "Yunan aşçı başka aşçıdan daha aşçıdır." Yunanlar açık ve dürüst insanlardı, çünkü Hıristiyan ve Hıristiyanlık sonrası insanlığın tersine utançları yoktu. "Yunanların toplu olarak modern insanlıktan daha etik olduğunu söylersem bunun anlamı nedir? Eylem halindeki ruhlarının bütün görünürlüğü onların utançlarının olmadığını gösterir. Vicdan azabı diye bir şey bilmiyorlardı. Sanatçılar gibi daha açık, daha tutkululardı; bir tür çocuksu naifliği de taşıyorlardı, bu yüzden yaptıkları tüm kötü şeyler de bir nevi saflık, kutsala yaklaşan bir şey barındırıyordu." Albert Camus de Yunan "naifliğini" benzer bir şekilde över ve özellikle atletlerin çıplaklığıyla ilişkilendirir.) O halde Yunanlar neticede özel ilgiye layıktı. Gelgelelim, on sekizinci yüzyıldan beri baskın olan duygusallaştırılmış, "yaldızlı kağıda sarılmış", "kısırlaştırılmış" Yunan imgesine değil, gerçek Yunanlara bakılmalıydı. Yunanların -ve insanın- doğasındaki "insanca, pek insanca"lığı tanımalıyız: "İnsan ilişkilerindeki irrasyonelliği hiçbir utanç duymadan aydınlığa çıkarmak" zorundayız. Ancak bunu yaptıktan sonra "temel ve geliştirilemez olan ile geliştirilebilir olan arasında ayrım yapabiliriz". Üstelik ancak pek-insanca olanı dürüstçe tanıdıktan sonra onunla makul bir tarzda uğraşabiliriz. Tıpkı Yunanların kendisi gibi biz de şunu kabul etmeliyiz: "Esriklik, hilekarlık, intikam, kin besleme, iftira gibi arzuların insaniliğini ... böylece toplumu ve etiği inşa ederken bu arzuları da katmalıyız. [Yunan] kurumlarının bilgeliği iyi ile kötü, siyah ile beyaz arasındaki ayrımın yokluğunda yatıyordu. Demek ki kendini gösteren doğa inkar edilmeyip onunla kaynaşılıyor, belli kültler ve günlerle sınırlanıyordu. Antiklerin tüm özgür-ruhluluğunun [Freisinnigkeif] kökünde bu vardı: İnsanlar doğa kuvvetlerini imha ve inkarın değil, ılımlı tahliyenin peşindeydi."
Sayfa 302 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
·
31 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.