Gönderi

Yaşayan çocuklar için kendimi tutamadım, ölen çocuğun kabri başında ona değil, yaşayan çocuklara ağladım.. Bir çocuk ki, babasız, yetim.. Bir çocuk ki öksüz.. Bir çocuk ki, ne annesini biliyor, ne babasını. Duygusuz, merhametsiz bir toplumun içinde yalnız, kimsesiz, itilmekte, kakılmakta.. Bir çocuk ki, kemikleri çıkmış, bir lokma ekmeğe muhtaç, açlığın, sefaletin kucağında, Afrika’da.. Bir çocuk ki, kurşunlanmış annesinin, babasının kanlı cesedinin başında, kanlı annesine sarılmış, eli kan, yüzü kan ağlamakta. Filistin’de.. Bir çocuk ki, boyundan büyük tüfeği başında, eli tetikte, gözü namluda, dudağında tekbir, şehid düşen babasının yerini almış, Afgan dağlarında.. Ve dünya çocuklarının derdini dert edinmeyen dünyanın büyükleri, herhangi bir seneyi değil bütün seneleri masa başında çocuk yılı ilan etseler, bir kısmı burjuvazinin besili çocuklarını, allı, pullu renkli elbiseler içinde “Bugünün çocukları, yarının büyükleridir” diyerek kameralarda, gazetelerde, mecmualarda teşhir etseler, bunun ne önemi, ne anlamı var ki, Filistin’li, Afrika’lı, Afganlı ve dünyanın daha bilmem neresindeki mustazaf çocukların yanında!.. Ey ölen çocuk, ey sevgili yavrucak!. Babanın gözünde yaş, annenin yüreğinde yara bıraksan da sen kurtuldun. Sen kurtuldun tağuttan ve tağutu yaşatan toplumdan. Sen kurtuldun sevgili yavrum!.
·
48 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.