Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

151 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Bazı kitapları okuyunca Batı’ya kıyasla ne kadar geride olduğumuzu çok daha iyi görebiliyorum. Kitabın üç yazarı 'çocuğun iyiliği' diye tercüme edilebilecek olan 'Kinderwohl' meselesine eğiliyor. Çocuğun biyoljik anne ve babasının ayrılması durumunda çocuğun kimde kalması gerektiği, biyolojik ebeveyn/ler ve evlatlık alanlar arasındaki davalar, çocukların bakımı için verilen kurumlar ile biyolojik anne babanın hukuki davaları vs genelde mahkemede mahkeme kararı ile bir sonuca bağlanır. Ve annesini ve/veya babasını tanımayan çocukların yaşamaya alışkın oldukları ve mutlu oldukları ortamlardan koparılmasın doğru olmadığı birçok durum yaşanır. Temyize giden davalar, tekrar anneden babadan alının başka bir yere verilen, top gibi oradan oraya atılan, büyük ihtimalle zaten psikolojik sorunları olan ve gelişimi olumsuz yönde etkilenen, hak sahibi cocuklar... Peki ne hakkına sahiplermiş bunlar? Gelişimlerini tamamlayabilecekleri, ihtiyaçlarının karşılandığı, eğitimlerinin garanti altında olduğu huzurlu ortamlara sahip olmak... Neye karşı gelebiliyor bu durum? Çocuğun anne ve babasının çocuğun üzerindeki tasarruf hakkına. Düne kadar (Roma hukuku örneği) çocuk, aileye ait kadınlarla birlikte söz ve hak sahibi değilken, sevgili Napolyon'umuz hayata geçirdiği ve birçok bölümü bizzat kendi dikte ettiği 'code civil' (yeni Fransız Anayasası) ile söz ve hak sahibi oldu. Yetmez ama evet diyor yazarlar haklı olarak ve çocukların anne baba boşanma davalarında bile kendi haklarını savunacak üçüncü bir kişi konumunda görülüp bir avukat tarafindan temsil edilmesi gerektiği düşüncesine varana kadar yukarı çıkarıyorlar çıtayı. Ve maalesef mahkemelerde görülen davalar yukarıda sözü edilen 'basit' davalar kadar basıt değil, çok daha kompike mevzular olabiliyor. Buna kitaptan iki örnek vermek isterim. Vereceğim birinci örnek taze bitirdiğim Anne Frank'ın günlüğü yani Hollanda'dan toplanan ve çocuklarını geride bırakarak (çocukların Yahudi olmayan ailelerde saklanmış örneğin) Nazile4 tarafindan savaş bitene kadar kamp kamp dolaştırılan, ve fakat bir şekilde ölümden kurtulup seneler sonra çocuklarını almaya gelen Yahudiler ile alaklı. Ama çocukların artık ebeveynlerini hatırlamaz ve bakıcı aileler de geri vermek istemez. Bu durumda çocukların iyiliği Yahudi anne babaya vermekte mi, yoksa bakıcı ailede kalmalarında mı? Başka bir örnek de Japon'yadan: Okulda yapılan bir kan testinde çocuğunun kanının ailesinin kanına uymadığı farkedilir. Yapılan araştırmalar sonucu 11 yaşındaki çocuğun doğum hastahanesinde başka bir çocukla kazaen karıştırıldığı tespit edilir. Çocuklar 11 sene alıştıkları ve benimsedikleri ailelerde mi kalmalı, yoksa yine değiş tokuş mu edilmeli? Değişeceklerse aileyi, bu ne şekilde gerçekleşmesi gerekir? Daha bunlar gibi cevap bekleyen nice soru varken, sperm bağışı, taşıyıcı annelik ve klonlama gibi modern sorunlarla konu daha çok sulanmakla karşı karşıya ve acilen üzerine eğilmesi gereken bir konu. Yer yer biraz kuru olsa da dipnotlar bile yer yer çok ilginç ve akıcıydı. İlgililerine tavsiye ederim. Kitapla kalın...
Jenseits des Kindeswohls
Jenseits des KindeswohlsAnna Freud · Suhrkamp Verlag · 19742 okunma
·
2 artı 1'leme
·
1.020 görüntüleme
Esra K. okurunun profil resmi
Çocuklar, ebeveynler açısından çok hassas bir konu. Kurmuş olduklari bağı bile sorgulamaya neden olabilir. Ve hepsi açısından en yorucu ve yıpratıcı kısmı konunun hukuki tarafı.
Gamax okurunun profil resmi
Hukuki bir karar verilmeden önce mutlaka çocuğun ruh haliyle ve risklerle alakalı bilirkişilere danışılmalı. Hakimler ben bilirim havasında keyfi karar vermemeli. Evet, çok hassas bir konu ve yazarlar bu konudaki hassasiyete dikkat çekmeye çalışmışlar
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.