Hayatta en çok aranan ama az bulunan şeyin "samimiyet" olduğunu düşünmüşümdür hep. Ali Lidar'ın kalemiyle ilk kez tanıştım (keşke daha önce tanışsaymışım) yazdığı her hikayede doğallığı ve buram buram samimiyeti ile sanki içimizde bir yerlerde kalmış kalp kırıklarımıza tuz basıyor.
Yazarı okumadan araştırdığımda bol küfürlü dil kullanması en çok eleştiri alan yönü olmuş. Edebiyatta ben de küfür sevmiyorum ancak Ali Lidar okurken o küfürler hiç sırıtmıyor, cuk oturuyor. Ki küfürsüz yaşanmayan bir zamana denk geldiysek o küfürler hafif bile kalıyor :)
Boktan bir hayata katlanabilmemiz için değil mi zaten kelimeler? Yoksa ne işe yarayacaklar?