Gönderi

Ulunay'dan naklen
O tarihte Mehterhane, memleketteki bütün hapishaneler gibi bir âlemdi. Mevkuf, maznun, mahkûm olanın günlük hayatındaki değişiklik evinden yahut dükkânından alınarak muayyen bir müddet için ayrı bir binada bulundurulmasından ibaretti. Bir mahpus dört duvar arasında kalıyor fakat hiçbir şeyden mahrum olmuyordu. Hele azılı ve paralı olursa mutlaka bir koğuşun başında bulunuyor ve o koğuşta bulunanlar emrine ve hükmüne tabi oluyorlardı. Hatırlı bir mahpusun aşçısı, uşağı vardı. Yemek malzemesi dışarıdan aldırılır, tatlısı ile tuzlusu ile ne isterse pişirtebilirdi. Hatta akşamları mükemmel meze ile çakıntı bile yapılırdı. O zamanki idare sisteminin esası "sızıltıya meydan vermemek" olduğu için hapishane müdürleri, gardiyanlar hapishanelerin bu şekilde idaresini pek tabii buluyorlardı. Onlar için bundan başka bir idare tarzı mevcut değildi. Yalnız müdür, "dostlar alışverişte görsün" kabilinden içeriye bir göz atmayı düşünürse hemen içeriye haber gönderir. Müdür beyin sözüm ona teftişi esnasında koğuşlarda kumara fasıla verilir, kısa bir müddet için esrar kabağı ortadan kaldırılırdı.
·
35 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.