Gönderi

Alevi erkanında Ali ve Muhammed isimleri İslam dininin pey­gamberi Hz. Muhammed ve Hz. Ali’ye değil 'Ay ve Güneş’e işaret ederler. 'Ay ve Güneş' ise birlikte ve ayrı ayrı zamanın başlangıcın­dan bu yana var olan, tüm canlı ve cansız varlıklara ruhunu veren ‘Ya­ratıcı Büyük Ana'nın sembolüdürler. Aleviler tarafından Hz. Ali şah­sında Ay’a ve Güneş’e gösterilen saygının asıl adresini en iyi tarif edenlerden biri de Mevlana Celalettin Rumi’dir. Alevilerin Ay ve Gü­neş ile özdeşleştirip bir ulu nur olarak tarif ettikleri Hz. Ali’yi Mevla­na Celalettin Rumî, şu cümlelerle anlatır. “Cihanın temeli suret buluncaya kadar var olan Ali idi. Yer resmedilinceye, zaman husule gelinceye kadar var olan Ali idi. Veli, vasiy olan Şah Ali, cömertliğin, keremin, bağışın Sulta­nı Ali idi. Afaka her bakışımda gördüm ki, yakîn yüzünden her var­lıkta var olan Ali idi. Bu küfür olmaz, küfür olan söz bu değil­dir. Cihan var oldukça Ali var olur, cihan var olurken de Ali vardı.’ Mevlana Hz. Ali’yi, cihan var olmadan evvel var olan, cihan var oldukça da var olacak olan, sahip olan, koruyan, cömertliğin, keremin, bağışın sultanı olarak vasıflandırmıştır. Mevlana’nın Hz. Ali için sıra­ladığı sıfatlar ve vasıflar, yedinci yüzyılda yaşamış bir insanı tarif için fazlaca abartılıdır. Mevlana burada Hz. Ali’yi değil de, evrenin ilk olu­şumunda, var olan ve sonunda var olacak olan, doğanın mutlak haki­mi, bolluk ve bereket ihsan eden ‘Yaratıcı Büyük Ana’yı tanımlamış gibidir.
Sayfa 88 - KalkedonKitabı okudu
39 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.