Günümüzde insanlar "Ne şekilde yaşamam gerekir?" sorusunu dikkate almaktansa "Gerçekten ne istiyorum?" sorusuna cevap arıyor.
Ahlaki olandan uzaklaşıyor ve bireysel olana yöneliyoruz. Erdemli bir hayat, yani "iyi olmak" yetmiyor bize, "kendimizi iyi hissetmek istiyoruz. Bir tür "mutluluk tiranlığı'na gönüllü olarak boyun eğmek istiyoruz.
Geçmiş başka bir ülke çünkü geleneksel toplumda mutlu olmak birincil amaçlardan değildi. Mutluluk, ahlaki bir bakış açısının erdem eksenli hayat tasavvuru yerine, psikolojik bakış açısının öznel ve kişisel ideali olarak değişmiştir artık.
"Ortalığı ayağımızla ezip geçeceğimiz bollukta beyaz somun ekmek kapladığında ve süt içinde boğulduğumuzda hiç de mutlu olamayacağız. Oysa son lokmamızı paylaşabilsek
hemen mutlu olabiliriz!" diye yazar Alexander Soljenitsin. İnsanın modern zamanlardaki mutluluk arayışı, mutluluk paradoksu olarak isimlendiriliyor.
Diğer insanların gittiği yönden ayrılma, farklılaşma ihtiyacı olarak beliren özgürlük isteğiyle; kurallara boyun eğme ve alkış arama ihtiyacı olarak beliren onaylanma isteği arasında bir çelişki var.🥀