Gönderi

Artık Nehru bile öyle veya böyle Pakistan'ın kurulacağının farkındaydı. Müslüman Birliği, Heyet ile ortak bir hükümet içinde çalışmayacaktı. Nehru, yine de kesin bir bölünmeyi engellemek amacıyla Müslüman Birliği'nin önde gelenlerini belli meseleleri müzakere etmeye davet etmişti. Mart başında bu hayal de suya düşmüştü. Ülkenin kuzeyinde kargaşa devam ediyordu. Gandi'nin itirazına rağmen Nehru ve Patel, Heyet'in Bengal ve Pencab'ın ayrılmasını kabul etmekten başka çaresinin olmadığı noktasında birleşmişlerdi. İçinde yarı bağımsız bir Pakistan'ın olduğu güçsüz bir Hindistan kabul edilemezdi. Böylesi bir ülkenin hükümeti de güçlü olmayacaktı. 24 Mart 1947'de Mountbatten Hindistan' a vardığında, artık ok yaydan çıkmıştı. Fakat süreci hızlandıracak olan Mountbatten idi. Daha sonra Mountbatten iyi bir yönetim sergilediğini iddia etmişti. Yönetiminin iyi ve kötü yanları sonuca doğrudan tesir etmişti. Bir yandan bakıldığında zinde, işine odaklanmış, cezbedici ve seleflerinin aksine ırkçılıktan uzaktı. Diğer bir taraftan bakıldığında ise hiçbir işi neticeye bağlayamayan, sabırsız ve duygularının gölgesinde kalan bir kişilikti. Eşi Edwina, kendisi için hayati bir isimdi. Hindistan'ın meselelerine özel ilgi göstermişti. Fakat evlilikleri tuhaftı. Edwina'nın sadakatsizliği ayyuka çıkmıştı. Mountbatten ise bunları görmezden gelmeyi tercih ediyordu. Hatta Edwina'nın Nehru ile yaşadığı duygusal ilişkinin Hindistan'ın bağımsızlığı meselesinde etkili olduğu bile iddia edilmektedir. Nehru ve Edwina'nın yakınlaştıkları şüphe götürmez bir gerçektir ama bu yakınlaşmanın siyasete tesir ettiği kesin değildir. Hindistan'da hükümetin çöküşü hızlanıyordu. Dini gruplar arasında çatıma ve ölümler vakıa-ı adiyeden olmuştu. Cinnah ise kendisinin Müslümanları, Heyet'in de Hinduları temsil ettiği bir düzen konusundakini ısrarını sürdürüyordu. İngilizler de Cinnah'ı cesaretlendiriyorlardı. Kuzeybatı eyaletinin valisi ile Müslüman Birliği'ni destekleyen Sör Olaf Craoe, eyaletin yönetiminin Müslüman Birliği'ne bırakılması için sürekli olarak Heyet'e baskı yapıyorlardı. Zira, Heyet'in idaresi devam ettiği müddetçe Pakistan'ın kurulması mümkün olmayacaktı. Geçiş hükümetindeki kördüğüm çözülememişken Mountbatten ve danışmanları, iktidarı merkezi hükümet yerine mahalli idarelere veren ve eyaletlere geniş çaplı birliğe katılıp katılmama hakkı tanıyan bir 'Balkan Planı'nı' devreye sokmuşlardı. Nehru'nun tarafında bakılmazken Balkan Planı, Londra'da gözden geçirilmiş ve yenilenmişti. Hindistan'ı birleştirdiğini iddia eden bir ülkenin böyle bir planı uygulamaya koyması tutarsızlıktı. 1 O Mayıs gecesi Mountbatten, Simla'da planı Nehru'ya göstermişti. Öfkeden deliye dönen Nehru, gecenin 2'sinde arkadaşı Krishna Menon'un evine gitmişti. Eğer plan uygulamaya konulursa Nehru'nun öne çıkarttığı Hindistan fikrinin sonu gelecekti. Buna karşılık Cinnah'ın teklifi güç kazanacaktı. Ülkenin Balkanlaştırılması iç savaşı ve düzensizliği beraberinde getirebilirdi. Kaldı ki eyaletler, prenslikler ve farklı siyasi güçlerin İngilizlerin ayrılmasının hemen ardından iktidar mücadelesine girişecekleri kesindi. Nehru'nun Mountbatten'a yazdığı uzun, şiddetli ve yer yer tutarsız bir protesto notu, planın rafa kalkmasını sağlamıştı. Fakat, geriye kalan tek alternatif bölünmeydi. Mayıs ayına gelindiğinde ülkedeki huzursuzluk, Nehru'nun ifadesiyle, patlamaya hazır bir 'volkanı' andırıyordu. Zor ve nahoş kararlar alma zamanı gelmişti. Nehru artık kendisini hazır hissediyordu. Gönülsüzce de olsa Mountbatten'ın Kuzeybatı ve Müslümanların çoğunlukta olduğu Sylhet eyaletinde referandum yapılması teklifini kabul etmişti. Heyet'in, aynı şekilde Hinduların çoğunlukta olduğu Sind eyaletinde de referandum yapılması teklifini ise geri çekmişti. Daha da şaşırtıcı olanı ise Heyet'in uzun yıllardır desteklediği tam bağımsız Hindistan fikrinden geri adım atarak ülkenin bir İngiliz Dominyonu olmasını kabul etmişti. İngilizler, Cinnah'ın hoşuna girmeyen her teklifi veto etmesine müsaade ediyorlardı. Bu durumda Nehru'nun bölünme karşısında yapabileceği pek bir şey kalmıyordu. O dönemdeki Hindistanlı milliyetçilerin yazdıklarından anlaşılan, kimsenin daha iyi bir teklifi de yoktu. Tek istisnai isim Gandi idi. Mountbatten ile görüşen Gandi, Cinnah'ın ülkenin başına getirilmesi halinde birliğin devam ettirilebileceğini söylemişti. Nehru da Patel de bu teklif ile hiç ilgilenmemişlerdi. Mountbatten ise ciddiye bile almamıştı. Mountbatten o kadar acele ediyordu ki 15 Ağustos olarak belirlenmiş olan bölünmenin tarihini daha erkene almaya çalışıyordu. Bunun sebebi Japonya'nın teslim olmasıydı. Ayrıca, Hindistanlı liderlerin de hızlı davranmasını sağlayacaktı. Cinnah'ın ülkeyi ateşe verip milliyetçi hareketi kökünden yok edebileceğine ikna olan Nehru, ülkenin yok olmasından ise bölünmesine razı gelmişti. Partisine, "Bu teklifi kalbim hiç de hoşnut olmayarak kabul ediyorum ama aklım bunun en doğrusu olduğunu söylüyor," demişti. Akıl ile kalp arasındaki ayrım çok şiddetli ve dokunaklıydı. 3 Haziran'da Nehru ve Sih lider Baldev Singh ülkenin bölünmesini kabul ettiklerini duyurmuşlardı. Nehru'ya göre yapılabilecek olanların en iyisi yapılıyordu: "Biz büyük bir davaya hizmet eden küçük adamlarız. Bugün en kudretliler hem dünyada hem de Hindistan'da iş başındalar ... [Umuyorum ki] böylelikle, er ya da geç birlik içerisindeki bir Hindistan'a kavuşacağız. Temeli sağlam atılmış bir ülkemiz olacaktır... Coğrafyadaki, tarihteki, gelenekteki, zihinlerimizdeki ve kalplerimizdeki Hindistan elbette değişmeyecektir." Halbuki değişecekti. Coğrafya parçalanacak, tarih yanlış yorumlanacak, gelenek reddedilecek, zihinler ve kalpler ise ayrı düşecekti. Nehru, Müslüman Birliği'nin Pakistan hususundaki talebine boyun eğdiren isyanların ve şiddet olaylarının, talep karşılanınca sona ereceğini düşünüyordu. Yanılıyordu. İnsanlar, İngilizlerin vatanlarında çizecekleri sınırın 'doğru' tarafında olmak için çabalıyorlar, çabaladıkça öldürülüyor ve sürülüyorlardı. Bölünmeye giden yolda bir milyon insan ölmüş, 17 milyon insan yerinden edilmiş ve sayısız mülk yıkılmış ve yağmalanmıştı. Sınırlar hayatta kalıp kalınmayacağını belirliyorlardı. Nehru, Hindistan'ın belli bölgelerinin bir süreliğine ayrılacağı kanaatindeydi. Oysa, ortaya iki ayrı devlet çıkmıştı. Öyle iki devlet ki daha sonra dört kere savaşacaklar, nükleer silah yarışına girecekler ve terörizmi birbirlerine karşı kullanacaklardı. İhanet hissi ile saldırıya maruz kalan tek kişi Gandi değildi. Ulusal parti tarafından yüzüstü bırakılan Kuzeybatı eyaletindeki Heyet hükümeti referandumu boykot etmişti. Referandum yüzde 50,49 ile bölünmenin lehine sonuçlanmıştı. Mouncbatten, her ikisinin de genel valisi olduğu iki Dominyon arasında köprü vazifesi gördüğünü düşünüyordu. Ancak, Cinnah Pakistan için bu vazifeyi Müslüman Birliği'nin lideri olarak kendisinin devralabileceğini söylemişti. Yakında görevi sona erecek olan kral naibi, sadece Hindistan'ın genel valisi unvanı ile yetinmek zorunda kalacaktı. Hindistan'ın kuzey bölgelerinde devam eden şiddet olayları sırasında Nehru, ufak meselelerle zaman kaybedilememesi gerektiğini düşünüyordu. İngilizleri tahrik etmemek için bağımsızlık merasiminde İngiliz bayrağının indirilmemesine karar vermişti. Güneşin batışından önce Hindistan bayrağı göndere çekilmişti. Muson yağmurları yeni dinmişti. Bayrağın tam arkasında bir gökkuşağı çıkmıştı. Adeta gökten gelen bir hediyeydi. Gece yarısı olmadan hemen önce Nehru, bir Hindistanlının o güne kadarki yaptığı en meşhur konuşmayı yapmak için Meclis'te kürsüye çıkmıştı: "Uzun yıllar evvel kader ile randevulaşmıştık. Görünen o ki randevu saatimiz gelmiş. Vaat edilenin belki tamamını değil ama esasını alacağız. Saatler gece yarısını gösterdiğinde, dünya uyurken Hindistan hayata ve hürriyete uyanacaktır. Öyle bir an geliyor ki tarihte eşine az rastlanır. Eskiden yeniye koşuyoruz. Bir devir kapanıyor. Sürekli baskıya maruz kalmış bir millerin ruhu artık dile geliyor." Gece yarısı Hindistan'daki hakimiyeti sona eren İngiltere için hiçbir sert söz yoktu. Nehru, "Şimdi başkalarını suçlamanın değil bütün çocukların yaşayabileceği özgür Hindistan'ın şerefli evini inşa etme zamanıdır," diye eklemişti.
46 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.