Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Son Uçuş
"Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz." Ben o esmer lekeyim. Dünyaya düşen o son kuş benim, neslim tükendi. Dünya değişti. Gökyüzünde kuşlar yerine arabalar uçuyor artık. Göğün trafiği yerinkinden daha kalabalık. Dronlar, kanatlı arabalar, uçan kaykaylar ve yayalar derken bize gökte de yer kalmadı artık. Bir elin parmaklarını geçemeyecek kadar azaldık. İnsanlar bizi korumaya aldılar. Önce yıkıp sonra yapan, sahtesini gerçeğinden daha çok savunan canlı türüne insan dendiğini o zaman anladık. Fakat iş işten geçmişti, türümün diğer örnekleri sürüler halinde katledilmişti. Bin, iki bin, bir milyon, iki milyon derken dünyadaki bütün kuşlar bitmişti. Ben işte, gökyüzünde bile duramayan o son esmer lekeyim. İnsanlar beni alıp bir fanusa koydular. Üstelik bunu ben kabuğumdan çıkar çıkmaz yaptılar. Diğer kuşlar gibi uçamam, ötemem, göğü delip geçemem. Bir köşede beklerim sadece. Hani bazı insanlar nasıl yaşadığı zamana ve mekana aykırı düşüp bir köşede ölümü bekler, ben de öyle dururum sadece. Ama çok güzel dururum. Bana dokunmasalar, beni bir şeylere zorlamasalar. Bari son kuşun son baharına saygı duysalar... Nerede? Dedim ya, kabuğumdan çıkar çıkmaz beni başka bir kabuğa koydular, ilaçlar verip deneyler yaparak beni üst üste kafeslere kapattılar. Çünkü artık tektim, değerliydim. Doğallığımdan yeni bir yapaylık doğurmak istediler ki yeniden çoğalabileyim. Yeniden onlara hizmet edebileyim. Oysa ben bir köşede yalnızca ölmeyi istedim, yalnız ölmeyi. Ne bir yumurtam olsun, ne yavru kuşum ne eşim. Neslimi korumak ya da çoğaltmak değil ki benim görevim. Verilecek son bir nefesim var madem, bırakın tüyüm gibi hafifçe süzülerek çekip gideyim. Dünya sizin olsun dedim. Karşı geldim insanlara. Deney yapmak için kafesimi açtıklarında gagaladım, bu kadardım. Zararım kendimeydi, tüylerimi yoldum, nefesimi tuttum, derimi kanattım. Olmadı, yine yaşadım. Bir kuş nasıl intihar eder? Bir kuş hayata nasıl isyan eder? Bir kuş bunca yükü sırtına alıp nasıl gezer? Kanadı kırık kuş ne ister? Öyle güzelse yoluna neden kuş koyar? Hayat kısaysa kuşlar neden uçar? Kuş ölürse uçuşu kim hatırlar? İnsan olsam bilirdim, insan olsam her gün ölerek nasıl yaşanır çaresini bulabilirdim. Ama ben, uçmayı bile bilmeyen basit bir kuşum. Kanatlarım şimdiye kadar açılmamış, ağzımdan bir kere bilecik çıkmamış. Doğar doğmaz kuşluğum elimden alınmış. Sizin hiç insanlığınız elinizden alındı mı? Siz hiç kendi bedenlerinizdeki kafeslere kapatıldınız mı? Siz hiç kollarınıza bakıp bir gün gerçekten kendime sarılabilir miyim diye kendi kendinize acımadınız mi? Ben çok acıdım. Ben bunca yıl bir kere bile kullanmadığım kanatlarımı açıp kendime sarıldım. Şimdi nasıl başkasına uçayım... Ama istediler. Bir gün kafesimi açıp haydi şimdi uç dediler. Sen bir kuşsun, türünün özelliklerini göster dediler. Sizler insansınız, türünüzün özelliklerini gösterin, madem neslimi yok ettiniz bari beni rahat bırakın demedim ben onlara. Bir gökdelenin son katına çıkıp yere baktım. Yeryüzünde esmer lekeler gibi insanlar... Aşağıda bir o yana bir bu yana akmaktalar. Şimdiye kadar hiç kullanmadığım kanatlarımı açtım. Madem kullanmıyorsun kanat neye yarar? İnsanlara bir kere daha baktım. Madem kullanmuyorsunuz kalbiniz neden var? Madem yaşamıyoruz nefes almanın ne anlamı var? Kendimi aşağı bıraktım. Bir kuş nasıl intihar eder? Sanırım artık biliyorum.
Sayfa 27 - Senem GezeroğluKitabı okudu
·
63 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.