Gönderi

Çeçenler'in değeri değişmez olan Tanrısı "Dele" idi. Yıldırım Tanrısı Seli olup, bu Tanrı, Tanrılar arasında büyük rol oynardı. Seli'nin kızı olan Seli Sata bakire kızların koruyucusu idi. Bundan başka Güneş Tanrısı ve annesi de vardır. Fırtınaların annesi olan Ded-sinan da önemli bir Tanrıça idi. Bunun yedi oğlu semaya uçmuş, orada Dübbüekber yıldızlar manzumesini oluşturınuştu. (Kuzey Kafkasya bayrağında bugün bu yedi yıldız bulurımaktadır.) Bundan başka orman tanrısı, Suların annesi olan ilah, hububat ve içki ilah, savaş tanrısı vardı. Osetinlerde olduğu gibi atalarının ruhlarını takdis ederlerdi. Aynı zamanda büyük aile, köy ve kabilelerin hâmîleri olan Tanrıların varlığını da hayal ederlerdi. Çeçenler ruhların ölmezliğine inanırlardı. Ölüm yaşam gücünü yok ettiğinden ruhlar doğru giderek yerin altına giriyor ve ahirette atalar ruhları ile birleşiyordu. Bundan başka ruhların tekrar evlendiklerini de kabul ediyorlardı. "Furki rüzgar tanrıçası, Çaça su tanrıçası, Khinç ay tanrıçasıdır" Tanrıçalar da mitolojide önemli bir yer tutmaktadır. Sasâniler devrinde ateşe tapınma vardır. Bugün Müslüman olan halk arasında bu eski inanışlardan kalına birtakım adet ve gelenekler görülmektedir. Mesela: İlkbahar bayramında yaktıkları ateşin yükselen alevleri üzerinden atlamak, ihtiyar, genç her Çeçen'in halen zevkle yaptığı bir harekettir. Onuncu yüzyıldan sonra Gürcistan yoluyla Çeçenler arasında Hristiyanlık yayılmaya başlamıştır. Çeçenistan'da hiçbir din zorla yerleşmemiştir. Bu yalnız Çeçenistan için geçerli değildir. Tüm Kafkasya'da da dırrum böyledir. Zorlamaya tabi tutulduğu sürece toplumda daima tepki ile karşılanmıştır. Müslüman olmadan önce İnguşlar'da Zanstağ adı verilen rahipler vardı. Bunlar evlenemezler, kiliseye ait binalarda otururlardı. İnguşların eskiden kalmış kiliseleri ve bu kiliseleri süsleyen kitapları vardı. Bu kitaplar çok kıymetli oldukları için hazine saklar gibi muhafaza edilirdi. Kilisenin yanındaki mahfilde de zenginlerin bağışladıkları kurbanlık beyaz koyunları kesmek suretiyle ibadet ediliirdi. İslâmetin hangi tarihte kabul edildiği hakkında çeşitli görüşler vardır. VIII. asırda doğudan geldiğini söyleyenlerin yanısıra, XVIII. asırda Dağıstan'dan alındığını söyleyenler de vardır. Ancak bu son görüş hatalı gibidir. Zira Çeçenler'in en büyük kolu olan Nokhçi'ler önce Müslüman olmuşlar, İnguşlar XVIII. yüzyılda İslâmiyeti kabul etmişlerdir. İnguşların Müslüman oluş tarihlerini bütün Çeçenlere yüklemek yanlış olur. Çeçenler, 10. yüzyıldan sonra uzun bir dönem boyunca Ortodoks rahiplerin yönetiminde yaşadılar. 17.yüzyılda bölgede yayılmaya başlayan Müslümanlık 19. yüzyıl ortalarında başlıca din durumuna geldi. Aslında İslamiyet'in Çeçenistan'a 800 senesine kadar yani 647'den 800'e kadar, 150 yıllık süre içinde girdiği anlaşılıyor. Araştırmacıların çoğuna göre, İslâmiyet ilk defa Hz. Ömer zamanında Çeçenistan'a gelir. Bununla ilgili zarif bir öykü anlatılır: "Emirûl Mü'min Ömer'ül Faruk zamanında İslam savaşçıları İran'ı alıp kuzeye yüzünü çevirince, bunlardan bir kol (Hazer) Tesmiye denilen cenkçi bir devletle, Babü'l-Ebvab-Derbend geçidinde, karşı karşıya geldiler. Bu karşılaşma H.21 yılına rastlar. Arap kahramanlara silah tesir etmez zannıyla Kafkasya'daki savunucular, ilk hamlelere karşı çok tedbirli davrandılar. Fakat deneme neticesi bunlara da okun tesir ettiği görülünce moralleri yükselmiş ve bu sûretle savunma savaşları kızışmış ve uzun yıllar sürüp gitmiştir. Bu savaş, İslâm ordularına çok ağır kayıplara mal olmuştur. Nitekim Kafkas cephesinde bulunan İslâm orduları kumandanı Suraka Amr durumu açıklamak için şu beyitleri yazmıştır. Nerede olduğumu bir soran olsa Durmadan hareket eden yerdeyim derdim Kapılar kapısı bir Türk geçidi O yoklarla örülmüş kaledir derdim. Çevremi saranların arttıkça sayısı Fırsatını gözler keserim derdim. Bu cenklerde Müslümanlardan alınan esirlerin, Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvan etini yememeleri tuhaflarına gitti. Zaman geçtikçe, ahfâdı ve dürüst olan bu insanlardan hoşlanmaya başladılar, ibâdetleriyle ilgilendiler ve Müslüman oldular. Bir başka rivayette de Ebu Müslim adında bir zatın Dağıstanda İslam dinini yaydıktan soma, Çeçenistan"a geçtiği ve orada da bu uğurda şehit düştüğü anlatılır. Türbesi Honzak'tadır. Ebu Müslirn'in kişiliği hakkındaki rivayetler değişiktir. Bazıları bunun ilk İslam ordusuyla beraber gelenlerden olduğunu, bazıları da hicri 200'de Müslümanlığı yaymak için gelen İslilm heyetinden Şeyh Yusuf namında birisinin oğlu olduğunu söylerler. İslâmiyete doğudan geldiği için Şafii mezhebindendirler." Cümle ehl-i vilayeti mü'min ve mubdes ve ehll-i tevhit Şafii mezhebi kimselerdir. Cemi zamanda haram yemezler ve haram ipek giymezler." İslâm dininin kolaylıkla yayılması ve yerleşmesine neden bu din hükümlerinin aktif bir içerik la!jrması ve Kafkaslılık ruhuna uygun düşmesi olsa gerek. Nohçiler çok önce müslüman oldukları halde, İnguşlar'ın 19. yy'da müslüman oldukları daha önceki sayfalarda söylenmişti. Bu konuda büyükler arasında şu kıssa anlatılır: "Bir İnguş diğer bir İnguş'a "Nereden geliyorsun?" demiş. O da "Nokhçiler'in oradan." demiş. Diğeri "Ne yapıyorlar?" deyince "Aman sakın' Namaz dedikleri bir şey var, yatıp-kalk dusuyorlar. Görünce hemen kaçtım" demiş.
·
56 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.