Özür için vakit geçiyor. Ama henüz çok geç kalınmış değil. Bir gün, bir İngiliz başbakanın Jallianwala'da diz çökecek vicdana ve manevi kudrete sahip olmasını, masum insanların kadedilmesinin affedilemez olduğunu söylemesini tüm kalbimle istiyorum. David Cameron' ın 2013'te kadiam için yarım ağızla 'utanç verici' demesi ya da Kraliçe II. Elizabeth'in l 997'de katliam yapılan yeri ziyaret edip hatıra defterini imzalayıp gitmesi bana kalırsa bir özür değildir. Katliam işlendiği sırada milletvekili olan kimse hayatta değil. Mevcut İngiliz hükümetinin de o hadisede bir parmağı yok. Fakat bu katliamı yapmış bir milletin mensubu olarak bir başbakan özür dileyebilmeli. 2016da Kanada Başbakanı Justin Trudeau tam da bunu yaptı. Hindistanlı göçmenlerin Vancouver'a ayak basmalarına izin verilmeyerek ölüme mahkum edilmelerinin 100. yıl dönümünde özür diledi. Aynısını İngilizler de yapmalı. Aslında, İngilizler için en iyi özür dileme biçimi, İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn'in de teklif ettiği gibi İngiliz okullarında romantizmden kurtarılmış bir İngiliz tarihi okutmak olabilir. İngiliz halkı şaşılası derecede İmparatorluk gerçeklerinden habersizler. Hatta bugünlerde sömürgecilik dönemine özlem başladığı söylenebilir. 7he Far Pavilions ve 7he Jewel in the Crown gibi eski yapımlara benzeyen lndian Summers dizisi, Hollandalı yazar lan Buruma'nın tabiriyle 'acınası haldeki günümüzün küçücük İngiltere'sindeki İngilizlere muzaffer, güçlü bir ortak İngilizlik rüyası' gösterme çabası. Eğer İngiliz çocukları bu rüyaların başka insanların kabusu olduğunu öğrenirler ve suçu üzerine almaktan ziyade tarihi eleştirel bir gözle değerlendirmeye başlarlarsa gerçek özür o zaman gelir. Buruma'nın dedikleri, Hindistan doğumlu İngiliz yazar Selman Rüşdi'nin yıllar evvel yazdıklarını hatırlatıyor: "Devam eden düşüş, artan yoksulluk ve Thatcher İngilteresi'nin zavallılığı, birçok İngiliz'in nostaljik bir tavırla maziyi özlemesine yol açıyor. Emperyalist ideolojinin ve sömürge idaresini anlatan romanların artması, kesilmiş bir kolun son kasılmalarını andırıyor. Oysa bugün taçtaki mücevherler sahte taşlardan yapılıyor." Artık İngiltere Thatcher döneminde değil. Brexit'in ardından daha da kötü bir döneme girmiş olabilir. İmparatorluk nostaljisini, sömürgeciliğin getirdiği yük ile bastırmak için en doğru zaman. Bir de İngiliz idaresine Hindistanlıların yaltaklık etmesi meselesi var. Hindistanlı köşe yazarı Aakar Patel, İngilizlerin 'ülkeyi ele geçirmesini Hindistanlıların kolaylaştırdığı' ortadayken kalkıp da İngiltere'ye laf edemeyeceğimizi söylüyor. Doğru, kitapta da anlattığım gibi Hindistanlılar birçok günahın ortağı olmuşlardı. Bilhassa, prensler İngilizlerin idareyi ele almasının ardından kendi servet ve refahlarını korumak adına sömürgeci güç ile pazarlığa oturmuşlardı. Bu kağıt üstünde yönetici olan prensler, kraliyete olan tabiiyetlerini göstermek için her şeyi yapıyorlardı. Hatta meşhur kriket oyuncusu Ranjitsinhji, Birinci Dünya Savaşı esnasında mahvedici kuraklığa rağmen köylülerini İngilizlere para yardımında bulunmaya mecbur tutmuştu. Halkı kuraklık ve kıtlığın pençesinde kıvranırken kendisi, Kral Naibi'nin ziyareti esnasında düzenlediği havai fişek gösterisi için bir aylık gelire denk para harcamıştı. Kaldı ki sömürgeciliği kanıksamış olan Hindistan aristokrasisinin suç ortaklığını gösteren bu örnek istisna değildi.