Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

140 syf.
3/10 puan verdi
Balıkçı ve Oğlu: Hardcore
Zülfü Livaneli’den Balıkçı ve Oğlu… İncelemeye nereden başlasam bilemiyorum ama -puanımdan da belli olacağı üzere- hiç beğenmedim. Hikayemiz, balıkçı bir adam olan Mustafa’nin günlük hayatını anlatarak başlıyor. Bu kısımların oldukça gerçekçi yazılmış olmasına karşın bir gün Mustafa’nın başına gelen bir hadiseyle beraber hikaye tüm gerçekliğini ve inandırıcılığını kaybediyor. İnandırıcılığını kaybediyor olmasını geçtim, kitap bundan sonra tamamiyle bir mülteci övme “propagandası” haline geliyor. Zülfü Livaneliyi tanımam, daha önce herhangi bir yazısını okumadım, videosunu izlemedim. Adını birçok yerde duymuş olmama rağmen sebebini bilmediğim bir şekilde bu adamda beni iten bir şeyler vardı. Fakat bu kitabını görmemle beraber kendisine bir şans vermek istedim ve kitabı alıp dikkatlice okudum. Öncelikle yazım dili bana göre değildi. Neden bu kadar övüldüğünü ve sevildiğini bilmiyorum ama cümleler basit ve yer yer düşüktü. Zaman kiplerinin kaydığı yerler bile vardı. Kitabın arka kapağında kendisini övmek üzere uzun uzadıya yazılmış bir yazı varken ve kendini “usta” bir yazar diye pazarlarken böyle göz kanatıcı hatalar yapması beni oldukça şaşırttı. Ama katlanılamaz değildi, ileride anlatacağım şeyler bu kitabı bu kadar sert eleştirmeme sebebiyet verdi. İkinci olarak hikayenin konusu basitti ve sonu tahmin edilebilirdi. Bende hiçbir merak uyandıramadı maalesef. Ekstra olarak Livaneli ağabeyimiz “toplumsal mesaj” verme işini abartmış. Zaman zaman sizi kitaptan koparacak şekilde araya uzun uzun konmuş mesajlar vardı. Sanki bunu böyle yazmasa aptal (!) okuyucular ne demek istediğini anlayamayacakmış gibi. Karakterler sığdı. Özellikle hikayedeki tüm kadınların “güçlü” yazılmaya çalışılmış olması ve hepsinin tek tip insanlar olması da beni çok rahatsız etti. Bir kadının illa “güçlü” atfedilebilmesi için o kadının hiç ağlamayan, hep sesi yüksek çıkan birisi olmasına gerek yok. Bir kadın pekala ağlayarak da, sessiz olarak da güçlü olabilir. Belli kesimler tarafınca beğenilmek için böyle yazıldığı belli bu karakterlerin. Belli kesimlerden kastım ise feminist topluluklar. O topluluklardan biri olarak bunu açıkça söylüyorum ki Zülfü Livaneli ağabeyimiz maalesef amacına ulaşamamış. Tüm bunlar elbette kabul edilebilir hatalar. Kimseden ortaya mükemmel bir kitap çıkarmasını bekleyemeyiz. İlla ki hatalar, eksiklikler olacak. Ama beni asıl sinirlendiren ve gerçekten rahatsız eden nokta mülteciler konusuydu. Kitabın sonlarına kadar bu kitabın mülteci yalaksı olduğunu kabul etmek istemedim. Dedim ki, “Yok ya, mutlaka ben yanlış anlıyorumdur. Ülkemizin şu an için temel problemlerinden biri olan mülteci sorununu kendini ‘vatansever’ olarak atfeden biri mutlaka övmüyordur.” Ama maalesef yanılmışım arkadaşlar. Kitap açık açık mülteci övüyor. Bunun böyle olduğunu Livaneli, kitabın 124. sayfasında şu cümlelerle açıklamış: “Suriyeliler hariç hepsi gönderilir.” dedi avukat. “Devlet, Suriye'den gelenlerin iş yapmalarına, çalışmalarına izin veriyor. Ne yazık ki diğer göçemlerin böyle bir imkanı yok. Keşke olsa.” ??!! Keşke olsa mı? Keşke Suriyelilerin de olmasa… Velhasılıkelam kitabı bu cümleden sonra zor bitirdim. Bu “vatansever” (!) yazarımız bu cümleyi kurmak için kaç para aldı acaba? İşin kötü yanı, bu cümleyi para almadan kurduysa çok daha kötü. O zaman hem kendini kandırmış, hem de bizi kandırmaya çalışmış olur. Son olarak kitabın sonundaki söyleşide geçen şu cümleyide yazıp, yorumu size bırakmak istiyorum. “… Hem romana göre o annenin Türkiye’de oturma izni almaması gerekiyor. Bu durum da Suriyeli kardeşlerimize uymuyor. Çünkü onlar bu ülkede kalabiliyorlar. Keşke diğerleri de kalabilse.”
Balıkçı ve Oğlu
Balıkçı ve OğluZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202126,6bin okunma
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.