Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

556 syf.
·
Puan vermedi
Haklının suskunluğu en büyük tehlikedir.
‘’Marchiennes’le Mantsou’yu birleştiren ve pancar tarlaları arasında ip gibi uzanan yolda bir adam tek başına yürüyordu.’’ Giriş cümlesinden tekrar aynı başlangıç noktasına dönülen 550 sayfalık bir serüvendi Germinal... Ama nasıl bir serüven, Etienne Lantier ile başladığımız yolculukta İki Yüz Kırklar Mahallesi’nden biri yapıyor kurgu ister istemez sizi. Onlarla beraber gece madene iniyor; madenin o tozlu, kirli dünyasında astım nöbetlerine tutuluyor, bir lokma ekmek için; bırak ay sonunu günü kurtarabilmenin derdine düşüyorsunuz. Maheulerin evinde, onca yoksulluğun içinde küfreder gibi bakan imparator ve impatoriçenin tablosunun altında, patron ağabeylerin bağışlarcasına verdiği zar zor yanan kömürde ısınmayı umuyorsunuz. Sanayi bunalımıyla kemerleri sıkmaya giden işletme bunu da kendinden değil, işçinin kazandığı iki dirhemden kısarak atlatmaya kalkınca; o dededen toruna ata sporu gibi madenlerde heba olmuş işçi sınıfında bir alevlenme, başkaldırma isteği doğuyor. Bizim Etienne’nin önderliğinde başlayan direniş, diğer mahallelere yayılıyor, greve katılmayanları da -ama isteyerek ama zorla- dize getiriyor isyancılar. Açlığın, haksızlığın insanlara neler yaptırabileceğini; en aklı başında insanı bile nasıl baştan çıkaracağını izlediğimiz bir savaş başlıyor ezenler ve ezilenler arasında. Öyle çok acı, öyle çok düş kırıklığı yaşanıyor ki... Haklı davalarında onlarla ümit beslediğim halde, ben bile ‘’demek ki bu zayıfların yazgısı’’ diyerek pes etmelerini bekledim zaman zaman. Ama ümit olmadan yaşanmazdı, sadece karnını doyurabilmek de yaşamak değildi zaten. Düzenin hiç adil olmadığını patronlardan birinin kızı Jeanne’nin işçi sınıfının başına gelen felaketlerde ‘’ah harika görüntü’’ diyerek resim defterine sarılıp anı resmetme hevesinden kavrıyoruz. Öyle kült bir sahneydi ki, dişlerimi sıkmama neden oldu okurken. Müdürün dalgacı mühendis yeğeni Negrel ile başkaldıran işçi Etienne’nin sarılıp hıçkıra hıçkıra ağladıkları an... ‘’Anlatılmaz bir hüzündü bu, kuşaklar boyu sürüp giden yoksulluğun, insan yaşamının görebileceği acıların son noktasıydı.’’ Ömrü madende geçmiş, yaşamının son demlerinde sadece kömür tükürmek için hareket eden Bonnemort Baba ile Gregoirelar'ın biricik evladı Cecile'nin karşılaşmaları ve yaşadıkları o şoke edici son... Kentsoyluların ve fukaraların arasındaki çatışmanın ne denli korkunç bir raddeye ulaştığını çiziyor okura. Karakter dönüşümleri öyle ince işlenmiş ki, en kötüyü bile anlayacağınız bir neden veriyor size yazar. Gri karakterler arasında sadece düzene kin kusmak kalıyor okura... ‘’Germinal’’ tohum, yeniden boy vermek demekmiş. Kitapla vedalaşmadan önce bu tohumun atıldığını, boyun eğmenin acısının yumruk gibi içlerine oturup toprağa gömüldüğünü ve günü geldiğinde öç almak için boy atacak olan bambaşka umutların yeşerdiğini hissediyoruz. Direnen insan için yaşamak güzeldi, köhne dünya ezilenlere bir bahar borçluydu çünkü...
Germinal
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,8bin okunma
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.