Gönderi

Ön sahanlıkta vatman, saygının korkuya karıştığı bir ciddiyetle, tramvayı sürüyordu; hemen gerisinde Mustafa Kemal Paşa ve Latife Hanim durmuşlar, Seryaver Salih Bey, onlarin arkasında. Gâzi'nin arzusu üzerine, tramvayı hizlandırmak isteyen vatman, atını iki kere kamçıladı "...kamçısız olmaz mı?.." Vatman, Paşa'nın sorduğuna çok şaşırmıştı: "...olur mu Paşam, attr bu!.." dedi, "...bu dilden anlar..." Mustafa Kemal Paşa, muzip gülümsüyordu: "...ya olursa?.." "...siz daha iyisini bilirsin, paşam...lâkin, biz ne duyduk, ne gördük..." Gâzi, bir adım daha atıp, ellerini uzatıyor: "...ver hele şu dizginleri!.." Latife Hanım ile Salih Bey, merakla, biraz da endişeyle, bakıştılar, çünkü şaşırmışlardı. Vatman, elinde kamçısı, hürmetle çekilip; gerekirse derhal müdahale edebileceği, bir yakınlıkta durmuştu. Gâzi, dizginleri eline almış, tramvayı sürüyor. Basbayağı keyifli, vatmana sordu: "...nasıl, oluyor muymuş?.." Vatman, mahçup ve mütevazi: ".el elden üstündür, paşam!.." Mustafa Kemal Paşa, söze, ciddi mi şaka mı olduğu anlaşılamayan bir ciddiyetle devam ediyor: ".... Maksad, kamçısız sevk-ü-idare... Mühim olan budur... " Gülerek ilave etti: "... Kolay değildir, ha!.." Kısa bir suskunluğu derin bir ciddiyetle tamamlayacaktır: "... Binlerce neferi, Azraile karşı harbe sevkettim, tek kamçı darbesi yoktur... Sen sen ol, zaruret hasıl olmadıkça, kamçını kullanma!.. "
Sayfa 411 - Mustafa Kemal AtatürkKitabı okudu
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.