Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

456 syf.
·
Puan vermedi
Ötelere Doğru İlâhî İlimlerin Nûrları
Ötelere Doğru İlâhî İlimlerin Nûrları ❈ ❊ ❈ Müslümanların rehberi, Allah (c.c.)’in kelamı, mesajı Kur'ân-ı Kerîm Zişan; ömür sermayesinin hidayete ermesi, dünya ve ahireti kurtarması için hissiyatın lisan dilinin bulmuş hâlidir. İnanan Müslümanların nesilden nesile hayat ve hassasiyetle aktardığı, baş tacı ettiği Kur'ân’ı Kerîm; anlam, algı, hâl, ufuk ve lisan boyutu zengin bir çeşitlilikle akmaktadır. Hayatın hareket ve keşfi çeşitli boyutlarla ne kadar sayısızken buna cevaben ve karşılık ile Kur'ân-ı Kerîm ayet ve sürelerinde tefsiri içinde akla, topluma, metafiziğe, bilime, kozmolojiye, hukuka bir diyaloğu ve duruşu vardır. Aklın ve hissiyatın gelişim ile direncini geliştirmesi için ayetlerin her bir yorum ve yoluna büyük bir ihtiyacı var. Tarihsel deneyim içinde insanlığın medeniyet gelişimine köklerini oluşturan ve geliştiren ayetlerin anlam ve hissiyatındaki gücü ile etkisi olmuştur. Medeni birey ve toplum inşasında eğitimi ve selâmeti Kur'ân ayetlerinin derin manalarından istifade olmakla olmuştur. Fars havzasının Safevîler döneminde Şîrâz şehrin zenginlerinden ve siyasetçisinden olan İbrâhîm Kavâmî’nin tek oğlu olan Molla Muhammed Sadrâ, Kur'ân tefsir etmesinde buna bir örnektir. Meşşâî, İşrâkî ve İrfânî ekollerin birleşimiyle yeni bir sentez geliştiren Molla Muhammed Sadrâ (1571 – 1640); Mîr Dâmâd ve Bahâeddin Âmilî’nin öğrencisidir. Kum’un Kehek köyünde on beş yıl inzivâ ve eğitim faaliyetinde bulunarak Şiraz'da da eğitim ve öğretim verdi. Kelâm, tefsir, hikmet, felsefe, mantık ve hadis alanlarında kırka yakın eser kaleme alan Molla Sadrâ; en meşhur felsefî eseri “el-Esfârü'l-erba'a”dır. Vahiy, nübüvvet ve velayet nuru esaslarıyla temelde ise ilâhî bir hikmet ve evrensel bir hakikat felsefesine sahip olan Molla Sadrâ; Kur'ân âyetlerinin nasıl ‘yüce felsefî anlamlara işaret’ ve üstü örtülmüş, kökleriyle bağı gevşemiş ‘nebevî felsefe’yi canlandırma ve anlamlandırma çabasıyla “Esrâru'l-âyât ve Envâru'l-beyyinât olan Kur'ân Âyetlerinin Sırları ve Açıklamalarının Nûrları eserini ihtiva etmiştir. Allah'a Doğru Seyr-u Sülûk Yapan Kimselerin Yolu ve İlimde Derinleşenlerin Metodu, Rubûbiyet İlmi, Allah'ın Fiillerinin Keyfiyeti, Fiillerin O'ndan Sudur Edişi ve O'na Dönüşü, Meâd (Ahiret) İlmi, Nefis ve Bedenlerin Haşrının Beyanı ile dört kısım ve doksan başlıktan oluşmakta. Allah’ın sıfatlarının, fiillerinin ve mülkünün ve melekûtunun anlam idrakini temele alarak yeniden yaratılışı, haşr, mizan, hesap, cennet ve cehennem gibi ahiret gününün, menzillerinin ve makamlarının bilgisiyle geniş bir ufka sahip olmak Molla Sadrâ’ya göre “Gerçek Hikmet”tir. Kur'ân ayetlerinin bahsettiği iyilik ve mutluluk gerçek hikmeti anlam boyutuyla yaşamaktan geçer. İlâhî marifeti idrak hassasiyetine getirmek için Allah’ın yerlerde ve göklerdeki ayetlerini aklî bir cevherle bakmak, kabiliyetini yakalamakla uhrevî saadete kavuşulur. Bunun Allah’ın zikri olduğu vurgusunu yapan Sadrâ, saadetin kapısının amelî sülûk, dinî riyazet ve şer'î mükellefiyetlerin içine giren nefsiyle kuvveden fiile çıkar, bilkuvve akıl olmasıyla bilfiil akla dönüşür. Bilfiil akla dönüşmesiyle mevcudatın sûretleri her ne hâlde ise o şekilde görünerek insanın cilalanmış bir ayna gibi olacağını vurgular. Sadrâ’nın hikmet felsefesinde insanın zâtı aydınlatma, temizleme, riyazet ve arınma yoluyla ahiret yolunu tutmazsa kuvveden fiile çıkamaz. Özetle bilfiil olmamış nefis kuvve bozulmuş ve fırsatı bütünüyle kaybetmiştir. Hikmet felsefesinin bilkuvve ile bilfiil anlamak için kaybetme üzerinden şu karşılaştırma yerinde olur: Arınma yoluyla ahiret yolunu tutmayan insan, bilkuvve akıl iken bilfiil hisseden, bilkuvve nur iken bilfiil karanlık, bilkuvve melek iken bilfiil şeytan ya da hayvana dönüşür. İdrâki bir cevher ve ilmi bir varlığı olan nefsin istidadı batıl olursa, bilfiil dünyevî cevherlerinden birisi olur. Arınma yoluyla ahiret yolunu idrak etme felsefî uzantısı; Molla Sadrâ’nın İlâhî bir hikmet ve evrensel bir hakikat felsefesi çaba ve duruşunun bir yönüdür. İlâhî hikmet ve evrensel hakikat felsefesi Sadrâ'nın yorumunun derinlik manasının temel meselelerinden birini ‘Tevhid’ konusu; çokluk ve yokluğun karışmadığı varlığın hakikatinin ta kendisi ve katışıksız hali, yönüyle kitabın birinci kısmını kapsar. Hakku'l-Evvel Teâlâ’nın bilgisi, sıfatları, esması, ulûhiyetinin, varlığının Rahmet ve Kereminin devamlılığı, sanat ve ibdâsı(emrinin) ele alınmakta. Kur'ân ayetlerinin ışığında hikmet ve felsefî yorumlarla küllî ve cüzî hiçbir şey Allah'tan gizli kalmayarak, ilmi tektir ilmiyle her şeyin ilmini içermekte ve kudreti bütün kudretlerin hakikatidir ile Sadrâ inceliğini verir. Allah’ın Esmasının tahkîkî, mazharı, zâtı yönleriyle irdeleyen Sadrâ; varoluşa tâbi şeylerin Allah'ın ilminin sudûr edişi, kudretinin her şeyi kuşatması, varlığının bütün eşyaya yayılması ve Rahmetinin tüm eşyayı çevrelemesi yönleriyle derin bir duyuş ve geniş bir ufuk açısını yakalamaktadır. Âyetlerin tefsir ve tevil boyutuna irfânî, hikmet ve felsefî bir arayış getirildiğini anlamaktayız. Metafizik ve kozmolojik konuların derin irdelemesi kitabın ikinci kısmında bulunarak; âlemin hudûsu, dünya ve ahiretin hakikati, tüm mevcudatın yaratılışı kapsamı bulunmakta. Aynı kısmın devamında insan yaratılışının unsurların zikri, kendi nefsinin fazileti, Ruh-u Nâtıkanın ve bedenin ölümünden sonra baki kalması hakkında konuları derin anlama kavuşması için yorumlar yapılmakta. Bu kısmın temel noktası büyük âlemin yaratılışı ve diriltilmesi aynı küçük âlem olan insanın yaratılışı ve diriltilişi gibi olarak her ikisinin cismi ve ruhu yönleriyle ayetlerle irdeler. İnsanın nefsini bilmesi hususunda maddelerle açıklayan Sadrâ; heyûlânî kuvveden başlayan insanın şehvet ve nefret gücü, sırasıyla hissetme gücü, tahayyül gücü, tasavvur gücü, tefekkür gücü, nefsanî ayrıntılı şeyleri akletme gücü, icmalî olan aklî basit kuvvesi ortaya çıkmasıdır. İnsan olmanın ilk mertebesini Sadrâ; fiillerde helal ve haram arasını, varlıklarda hayır ve şer arasını ve sıfatlarda güzel ve çirkin arasını ayırt edebildiği akıl ve fikirle olduğunu, söyler. Dahası çekirdeğin içinde gizli olan ağacın varlığı gibi aklın varlığı bilkuvve olarak insanın yaratılışının başında bulunmaktadır. Bütün mevcudatın sahip olduğu güçlerin kendisinde toplanması yönüyle insan zâtı, âlemin eserlerinin madeni, hakikatlerin toplanma yeri ve anlamlarının konulduğu yerdir. İslâm tefekkür konularından en önemlilerinden insanın ruh ve beden olarak Allah (cc) tarafından ilk yaratılışı ve varlık sahasına ilk düşüşü ile başlayan dünya ve ahiret yurdunun varlık sürecidir. Kalubeladan annenin varlık sahasına düşmesiyle ufuk çizgisi bilincin birkaç saniyelik anı -gerçeğin nasıl olduğunu Allah bilir daha uzun süreli süreçtir- ile gerçekleşir. İnsan ilk fıtratının ilk adımı böyle görürsek son adımı ise ölümün gerçekleşmesi, kabir hayatının sürmesi, kıyametin koyması, mîzân’ın cennet ve cehennemin kurulması gibi geniş bir tefekkür ufkunu kapsamakta. Yeniden yaratılış, haşr, sırat, Sûr'a üflenmesi, sayfaların açılması, Kitapların verilmesi, Kirâmen Kâtibîn, hesap ve mizan, cennet ve cehennem kapıları, Tûbâ ve Zakkum ağaçlarının sırları konuları sırasıyla kitabın üçüncü son kısmında anlatılmaktadır. İnsanın ilk mertebesinden son mertebesine kadarki süreci ayetlerin hikmet sırlarıyla anlatılmaktadır. Bu konuları aklî bir izah ve keşfî bir hikmet getiren Sadra; âlemin cüzleri ve tabiatlarının bazısının kaynağına ve aslına doğru -yaratılışsal bir teveccühle ve zâtî cevherî bir hareketle- sürekli değiştiğini ve geçip gittiğini görmekteyiz. Allah Teâlâ da bu minvalde şöyle buyurmuştur: “Göklerin ve yerlerin mirası da Allah’ındır. (Hadid, 10.)” “İyi bilin ki bütün işler Allah'a doğru varacaktır. (Şûrâ, 53.)” Sadrâ, ahiret sülûkunun marifeti ile kulların o yolda gitmekten yüz çevirmesinin sebepleri, kabir azabı ve sevabının hakikatini ele almakta. Safevîler döneminin Fars havzasının 15 ila 16 asırlarında âlim ve irfân sahibi Molla Muhammed Sadrâ, dünyevî ve ahiret hayatının İslâm kaidelerini çağın nefesini yakalayarak anlatmıştır. Anlam ve keşif sırlarını aktardığı eserlerinden olan “Esrâru'l-âyât ve Envâru'l-beyyinât” yani Kur'ân Ayetlerinin Sırları ve Açıklamalarının Nûrları eseri güzide bir örneği. Eserin dipnot olarak verdiği -kısmen tekrar edenlerle- ayet sayısı bin üç yüz dört olan Kur'ân Ayetlerinin Sırları ve Açıklamalarının Nûrları eserin temel hedefi felsefî birçok konuya işaret eden âyetleri akıl ve mantık çerçevesinde okunup anlaşılmasını sağlamaktır. Felsefî bir tefsir oluşturma çabasının derin bir uğraşıyla metafizik, kadîm bilgelik ile Kur'ân ayetlerinin uyumunu göstermektedir. Kitabın Künyesi: Molla Sadrâ, Esrâru'l-âyât ve Envâru'l-beyyinât – Kur’ân Âyetlerinin Sırları ve Açıklamalarının Nûrları, tercüme Fevzi Yiğit, Hasan Akkaya, Osman Çoban, Önsöz Yayıncılık, Molla Sadrâ Külliyatı-6, 456 sayfa. Yunus Özdemir
Molla Sadra
Molla Sadra
Kur’an Ayetlerinin Sırları ve Açıklamalarının Nurları
Kur’an Ayetlerinin Sırları ve Açıklamalarının NurlarıMolla Sadra · Önsöz Yayıncılık · 20232 okunma
·
186 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.