Ne mutlu Türküm diyene
Türküm diyen herkesin okuması gereken bir eser. Neler yaşamış bizim insanımız? Nerelerde, ne yiğitlikler yapmış? Okumayan bilemez ki!
“Osmanlı İmpartorluğu’nda itibar; azınlığın imtiyazı olduğu için ve Türk unsuru imtiyazsız olduğu için herhangi bir müslüman azınlığın çocuğu olmak, Türk olmaktan daha faydalı idi.”
Sırf şu alıntı bile kitabın ne kadar çarpıcı ve ne kadar “günümüz” olduğunu gösteriyor kanımca. Falih Rıfkı Atay, bu eserinde bizi bazen çöl topraklarında gergin bir ortamın içine sokuyor bazen ise İstanbul’un saray çevresine götürüyor. Yazar “Cemal Paşa’nın adamı” olarak biliniyor; onunla birlikte çöl topraklarına, Avrupa’ya yolculuğa çıkıyor ve bu yolculuklarda yaşadıklarını kaleme alıyor. Sayın Atay, bürokrasinin tam ortasında yer aldığı için aslında her şeye hakim. Osmanlı’nın çöküş sürecini olayların içinde olup gözlemleyen birinden okumak gerçekten birçok noktada insanı derinden etkiliyor.
Eleştireceğim bir nokta var ise o da şudur: Kitabın bence çok acil bir şekilde redaksiyona ihtiyacı var. Yani kitabın içerisinde yer alan yazıların düzenlenmesi gerek. Kronolojik bir sıra olmadığı için okuması biraz zor oluyor. Bu kitabı genç nesillerin okumasını istiyorsak daha anlaşılır hale getirmemiz gerekir. Kitapla kalın sevgili kitapseverler.