Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

335 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Böyle söyledi Zerdüşt
Söz konusu ünlü düşünür olan Nietzsche olunca yazdığı kitaplarında felsefe içerikli olması kaçınılmaz. Böyle Buyurdu Zerdüşt konusu itibari ile bir düşünürün hayata bakışını ele alıyor. Kitabın ana karakteri Zerdüşt otuz yaşına gelinde her şeyi geride bırakıp dağlara çıkar ve zamanını kendisi ile geçirir. Yalnızlığın tadını uzun süre çıkartan Zerdüşt’ün düşüncesi değişir ve dağdan inmeye karar verir. Fakat onu bekleyen dünya çok farklıdır. Kendisi bir bilge gibi insanlara yaklaşırken insanlar onun bilgeliğine pek saygı göstermez. Onu dinlemezler ve dahası dışlarlar. Fakat o düşüncelerini paylaşmaktan hiçbir zaman geri durmaz. Edebiyatla felsefeyi bu kadar güzel harmanlayan ve insanlığı harekete geçirmek için yazılan bu eser okunmalı. İçeriğinde geçen cümlelerle; dünyaya bakışın ve dünyayı algılayışın değişmesi için açılan bir kapı niteliğindedir bu kitap… ‘’Bir amaç eksik, insanlığın henüz bir amacı yok,’’ der ve amacı için yollara düşer… Otuz yaşında Zerdüşt, yurdunu ve gönlünü terk edip dağlara çıkar. Orada ruhunun, yalnızlığının tadını çıkarır ve bundan on sene hiç usanmaz. Ama en sonunda gönlü değişir ve ne demişti şair, ‘’gönlü değişenin dünyası değişir.’’ Yola yıldızlarla tutunur Zerdüşt. Amacı insanlığa ulaşmaktır ve yolunu ‘’erdem’’ ve ‘’sevgi’’ üzerine kurmuştur. Yürüdüğü bu yolda çokça yalnız kalmıştır. Çektiği acıları, dostlarından ayrılışını sık sık dile getirir. Her seferinde engel olamaz gözyaşlarına. Lakin kimse teselli etmez onu. O hep yalnız devam eder yoluna. Özlem ve öfke ile ağlar çoğu zaman da. ‘’Yalnızlık benim yuvam! Yaban diyarlarda yabanıllar gibi, o kadar çok zaman yaşadım ki, sana gözyaşlarıyla dönmemek elimde değil,’’ der yakarışlarında. ‘’Yalnızlıkla kimsesizlik başka,’’der. İnsanlar arasında yaşamayı, hayvanlar arasında yaşamaktan daha belalı bulur. İşte budur kimsesizlik! Zaman karanlıkta, aydınlıktakinden daha ağırdır… Araştırmaya iter insanlığı: İstemeyerekte olsa başkalarına yol sormuşluğu vardır. Çünkü onun yolculukları deneme ve sorma ile olmuştur. Çünkü tek bir yol yoktur… Sevmeye iter insanlığı; ilk önce de kendini sevmekle işe başlamanın gerektiğini vurgular. ‘’Kendini sevmeyi öğrenmek, bugünün yarının buyruğu değildir. Aksine, bütün sanatların en incesi, en uyanığı, en yükseği ve sabırlısıdır.’’ der. Çünkü insan en çok kendine katlanır… Güneşe seslenir Zerdüşt, ’’Ey büyük yıldız! Aydınlattıkların olmasa, nerede kalırdı senin mutluluğun?’’ Burada kendini yerer, alçaltır ama güneşi hedef alır kendine. Her sabah tepesine doğan güneşle hedefini belirler ömrüne. Derinliklerine inip, yoluna çıkan insanlığı o da aydınlatmak ister. İşte böyle başlar Zerdüşt’ün hikayesi… ‘’Gönlünü özgürce harcayanı severim; teşekkür etmez, teşekkür edilmesine gerek duymaz: Vericidir çünkü o. Kendini korumakta istemez,’’ der. Teşekkür beklemez yoluna çıkanlardan. Sevgi üzerine konuşur uzun uzun. Üstinsanı öğretmeye geldiğini söyler. Yani; mutluluğu, aklı, erdemi, doğruluğu sorgulatır. Pek çok kişi görür gezerken yolunda Zerdüşt. Ama ya inanmazlar, ya hor görürler ya dalga geçerler. Hatta ‘’senden nefret etmeyen yok. Ne iyiler sever seni ne kötüler, git bu şehirden,’’ diyenler gelir karşısına. Erdemden bahseder uzunca Zerdüşt. Az bilinen bir şey söyler: ‘’Deliksiz uyumak için, kişi bütün erdemlere sahip olmalıdır,’’ der. Çünkü yapılan ya da sahip olunan erdemsizliğin, uykuya düşman olduğunu söyler. ‘’Başını yastığa koyduğunda gönlün rahat mı,’’ der kısaca. Çok şey için sözü vardır Zerdüşt’ün; yeryüzüne, bedeni hor görenler üzerine, sevinçler zaferler üzerine, suçlular üzerine, komşuluk üzerine, güne, gölge üzerine, okuma ve yazma üzerine… ‘’Nefret ederim avare okuyuculardan.’’ Zerdüşt böyle buyurur. Çünkü ruh arar; yazılanda ve okuyanda. Hayata katlanması zor, zordur hayatı omuzlamak,’’ derken en güzel cümleleriyle bağlar: ‘’Kuşkusuz hayatı severiz; fakat yaşamayı istediğimizden, alıştığımızdan değil, sevmeye alıştığımızdan. Her sevgi biraz deliliktir! Hayatı seven bana öyle gelir ki; insanlar arasında da mutluluğu en iyi bilenler kelebekler, sabun köpükleridir.’’ Bu uçucu narin, küçük bedenleri çırpınırken görmek; gözyaşlarına, türkülere götürür Zerdüşt’ü. ‘’Uçacak kadar hafifim artık, kendimin altında görürüm kendimi.’’ Ve böyle buyurur Zerdüşt. Yüreği bilmecelerle dolu; üzüntülerle denizleri dağları aşıyordu Zerdüşt. Cesaretlendiriyordu! Kendi kafanın üzerine merdivenin olmasa da tırmanmayı hatırlatıyordu. Birçok şeyi görmek isteyenin, kendinden daha ileriyi görmeyi öğrenmek mecburiyetinde olduğunu söylüyordu. Ve yalnızca gözleriyle bakanın ancak nesnenin önünden başka bir şeyi göremeyeceğini anlatıyordu. Zerdüşt’ün arzusu; nesnelerin derinliğini ve cephelerini görmekti. İşte bu yüzden ‘’yükselmelisin,’’ diyordu insanoğluna. ‘’O kadar yükselmelisin ki yıldızları altından görmelisin!’’ Kendi yüksekliğine varmak için, en derinine inmelisin önce… Ve böyle buyurdu Zerdüşt.
Böyle Söyledi Zerdüşt
Böyle Söyledi ZerdüştFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202037,6bin okunma
·
169 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.