Gönderi

Türkiye'de anlaşılacağı şekliyle Batılılaşmak, “geleneksel toplumdan modern topluma geçiş” değil “geleneksel topluluğu modern topluma dönüştürme amacındaki bir siyasi topluluğun ortaya çıkması”dır.” Bu sebepten Kemalist kadro, görece Batılı, çağdaş, medeni olmakla yetinmez, “medeniyet taşıyıcı” da olmak ister. Özellikle kırsala medeniyet taşıma misyonlannı artık bir savaş, bir cihat, bir fetihtir. Ve uzun yıllar sürmesi beklenmektedir. Behçet Kemal'in Ülkü'de çıkan şiirinde o şöyle anlatılır: “Daha yıllar sürecek fethi Anadolu'nun / Ve bu fetih olacak bizim şaheserimiz...” Elbette medeniyeti taşımak bir cihadsa, bu cihadın bayrağını taşıyanlar da öncelikle öğretmenlerdir. Öğretmen sadece hocanın yerine geçmekle kalmaz, peygamber de olur. Hamdullah Suphi, zorluklar içinde görev yapan doktor, zabit, sanatkârın yanı sıra öğretmene de “sen içtimai bir tarikatin, bir aşk mezhebinin müridisin” derken bir başka yerde de doğrudan öğretmenlere peygamberlik vazifesi yükler: “Muallimlik her yerden ziyade, geri kalmış milletler nezdinde bir nevi risalet demektir.” Öğretmenler de kendilerini peygamber olarak görürler. 1922'de öğretmenliğe başlayan Hasan Âli Yücel, 1926'da kaleme aldığı ve “biz yeni hayatın erenleriyiz!...” diye biten meşhur şiirinde (“Yeni Hayat”) kendilerini, cenneti dünyada kuracak peygamberlere benzetir: “Dileriz dünyada kurulsun Uçmak; / Bu yolun ümmetsiz peygamberleriyiz”
Sayfa 123Kitabı okudu
19 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.