Gönderi

Film sahnesinden de hatırlarız...
Sulukozacılar sırılsıklam üst başlarıyla titreşiyorlardı. Kâtip: "Ne o?" dedi. "Ne oluyorsunuz?" Kalın kemikli, iriyarı ama kupkuru biri: "Donuyok," diye tekrarladı. Kâtibin yüzü bok koklamışçasına buruştu: "Donuyoruz desene lan, hırt!" İşçinin çeneleri vuruyordu: "Donuyok," diye tekrarladı. "Donuyoruz de be!" "Donuyok!" "Mahsus mu yapıyorsun? Do-nu-yo-ruz!" "Do-nu-yok. "Ayı efendim ayı. Donuyoruz!" "Diyemem kâtip evendi, dilim alışmış bir sefer, dönmüyor..." Araya Irgatbaşı girdi: "Nefesini tüketme. Bunlar nerde insanlık nerde. Bunlara var mı somun? Yerler! Var mı nallı Fatma? Tamam... Kâtiple Irgatbaşı arka mağazalara gülüşerek giderlerken, 'Donuyoruz' diyemeyen işçi eliyle arkalarından 'Nah!' yaptı. Sonra da iş arkadaşlarına döndü: "Donuyoruz," dedi. Arkadaşı güldü: "Kâtibe niye demedin?" "Keyiflensin diye..." "Keyiflensin diye mi?" "Keyiflensin diye. Bizi ayı, kendini adam bellesin fıkara!"
Sayfa 66 - Cem YayıneviKitabı okudu
··
34 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.