Gönderi

Kum saati ile solgun yaprak arasında
Küvetimin kenarında, pencereden esip gelmiş solgun bir yaprak, adı aklıma gelmeyen bir ağacın yaprağı duruyor; ona bakıyorum, damarlarını okuyorum, karşısında ürperdiğimiz ama onsuz hiçbir güzellik olamayacağı o tuhaf faniliği soluyorum. Güzelliğin ve ölümün, hazzın ve faniliğin birbirine bu kadar muhtaç, bu kadar bağlı olması ne harika! Duyusal bir şey gibi derinden hissediyorum doğa ile aklın etrafımda ve içimdeki sınırını. Nasıl çiçekler fani ve güzelken, altın kalıcı ve sıkıcıysa, doğal hayatın da tüm devinimleri fani ve güzelken, akıl kalıcı ve sıkıcı. İşte şu anda reddediyorum onu, aklı ebedi hayat olarak değil, ebedi ölüm, donup kalmış, verimsiz, biçimsiz bir şey, ancak kendi ölümsüzlüğünden ödün verdiğinde biçim ve hayat kazanabilecek bir şey olarak görüyorum. Altın çiçeğe, akıl bedene ve ruha dönüşmeli yaşayabilmek için. Hayır, bu ılık sabah saatinde, kum saati ile solgun yaprak arasında, başka zamanlarda hayranlık duyabildiğim akılla ilgili bir şey bilmek istemiyorum, ben fani olmak, çocuk olmak, çiçek olmak istiyorum.
Sayfa 91 - Kolektif KitapKitabı okudu
·
232 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.