Gönderi

....Fâtiha’nın Kur’ân kadar sevabı vardır; Sûre-i İhlâs, sülüs-ü Kur’ân; (1/3) Sûre-i zilzal, rub’u; (1/4) Sûre-i Kâfirûn, rub’u; (1/4) Sûre-i Yâsin, on defa Kur’ân kadar olduğuna rivâyet vardır.
Risale-i Nur
Risale-i Nur
Peygamber efendimiz (sav) Yâsin Sûresinin faziletine dair pek çok hadîs-i şerîflerinden birisinde şöyle buyurmaktadır: "Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'ân'ın kalbi de Yâsindir. Kim Yâsini okursa, Allah onun okumasına, Kur'ân'ı on kere okumuş gibi sevap yazar." (Tirmizî, Fedâilu'l-Kur'n, 7; Dârimî, Fedâilu'l-Kur'ân, 21) 🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸 Detaylı izah için 24. Sözden istifade edebilirsiniz ✨
·
225 görüntüleme
TilmizulKuran okurunun profil resmi
"Hem meselâ, insafsız ehl-i ilhâdın(din düşmanlarının) mübâlağa zannettikleri, hatta mu­hâl(imkansız) bir mübâlağa ve mücâzefe(abartılı boş söz) tevehhüm ettikleri biri de, amellerin sevabına dâir ve bazı sûrelerinin fazîletleri hakkında gelen rivâyetlerdir. Meselâ, “Fâtiha’nın Kur’ân kadar sevabı vardır.” Sûre-i İhlâs sülüs-ü Kur’ân(Kuran'ın üçte biri), Sûre-i اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ rubu‘(dörtte bir), Sûre-i قُلْ يَٓا اَيُّهَا الْكَافِرُونَ rubu‘(dörtte bir), Sûre-i Yâsîn on def‘a Kur’ân kadar olduğuna rivâyet vardır. İşte insafsız ve dikkatsiz insanlar, demişler ki, “Şu muhâldir. Çünki Kur’ân içinde ‘Yâsin’ ve öteki fazîletli olanlar da vardır. Onun için ma‘nâsız olur.” Elcevab: Hakîkati şudur ki, Kur’ân-ı Hakîm’in her bir harfinin bir sevabı var, bir hasenedir. Fazl-ı İlâhîden o harflerin sevabı sünbüllenir. Bazen on tane verir. Bazen yetmiş, bazen yedi yüz, Âyetü’l-Kürsî harfleri gibi; bazen bin beş yüz, Sûre-i İhlâs’ın harfleri gibi; bazen on bin, Leyle-i Berâet’de okunan âyetler ve makbûl vakitlere tesâdüf edenler gibi; ve bazen otuz bin, meselâ, haşhaş tohumunun kesreti misillü, Leyle-i Kadir’de okunan âyetler gibi ve bin aya mukābil işaretiyle bir harfinin o gecede otuz bin sevabı olur, anlaşılır. İşte Kur’ân-ı Hakîm, tezâuf-u sevâbıyla(artmış sevabıyla) beraber, elbette muvâzeneye gelmez ve gelemiyor. Belki asıl sevab ile, bazı sûrelerle muvâzeneye gelebilir. Meselâ, içinde mısır ekilmiş bir tarla farz edelim ki, bin tane ekilmiş. Bazı habbeleri yedi sünbül vermiş farz etsek, her bir sünbülde yüzer tane olmuş ise, o vakitteki bir habbe, bütün tarlanın iki sülüsüne(üçte birine) mukābil oluyor. Meselâ, birisi de on sünbül vermiş, her birinde iki yüz tane vermiş.O vakit bir tek habbe, asıl tarladaki habbelerin iki misli kadardır. Ve hâkezâ, kıyâs et. Şimdi Kur’ân-ı Hakîm’i, nûrânî mukaddes bir mezraa-i semâviye tasav­vur ediyoruz. İşte her bir harfi, asıl sevabıyla birer habbe hükmündedir. Onların sünbülleri nazara alınmayacak. Sûre-i Yâsîn, İhlâs, Fâtiha, قُلْ يَٓا اَيُّهَا الْكَافِرُونَ اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ gibi sâir fazîletlerine dâir rivâyet edilen sûre ve âyetlerle muvâzene edilebilir. Meselâ, Kur’ân-ı Hakîm’in üç yüz bin altı yüz yirmi harfi olduğundan, Sûre-i İhlâs, besmele ile beraber altmış dokuzdur. Üç def‘a altmış dokuz, iki yüz yedi harftir. Demek, Sûre-i İhlâs’ın her bir harfinin haseneleri bin beş yüze yakındır. İşte, Sûre-i Yâsîn’in hurûfâtı hesab edilse, Kur’ân-ı Hakîm’in mecmû‘-u hurûfâtına nisbet edilse ve on def‘a muzâaf olması nazaraalınsa şöyle bir netice çıkar ki, Yâsîn-i Şerîf’in her bir harfi, takrîben beş yüze yakın sevabı vardır. Yani o kadar hasene sayılabilir. İşte buna kıyâsen başkalarını dahi tatbîk etsen, ne kadar latîf ve güzel ve doğru ve mücâzefesiz bir hakîkat olduğunu anlarsın."(24. Söz)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.