Gönderi

2-Vahdet-i Şühûd: Görülen şeyde vahdettir ki daha ziyade tasavvuf ehli tarafından müridlere, saliklere telkin edilir. Burada sıradan insanlardan öte bir tarikatın terbiyesi söz konusudur ve salikin her şeyi Allah olarak görmesi ve O'ndan başka şeyi görmemesi halidir. Neye bakılsa, nasıl bakılsa hep Allah'ın görüldüğü bir vecd ve istiğrak, bir tür hayret makamı. Vahdeti Şuhud saliki öyle sarhoş eder ki artık orada ne yaptığını, nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmez (nefsinden fanidir) ve hatta kendini görmez. Bu durumda söylediği sözler de aslında kendi iradi sözleri değildir. Hallac'ın "Enel Hak" demesi, Nesimi'nin "Cübbemin altındaki Allah'tan gayrısı değildir" demesi hep bu vecd ve istiğrak halinin tecellisidir. Vahdeti şühud vahdetin bir üst derecesidir ama yine de geçicidir. Sufi belli bir süre sonra eski haline, beşeriyet sıfatlarının hakim olduğu haline döner. " Lâ meşhude illallah ( Görünen her şeyde Allah'tan başkasını göremedim)!" ifadesi bunun dil pelesengidir. Burada kula düşen şey Hayali Bey'in Cihân-ârâ cihân içindedir arayı bilmezler O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler beytindeki gibi, cihanın içinde kendini gizleyen Allah'ı aramayı bilmektir. Yoksa denizin içinde ömür tüketip de denizin ne olduğunu bilmeyen balıklar gibi yaşanmaz.
Sayfa 9 - kapıKitabı okudu
·
119 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.