Gönderi

Bu, onun şu ana kadar okuduğu en tuhaf kitaptı. Kafasında hayal meyal canlandırabildiği şeyler birdenbire gerçeklik kazanmıştı. Aklına hayaline gelmeyecek şeyler gözünün önüne serilmişti. Belli bir olay örgüsü olmayan, tek bir karakteri anlatan bir romandı; on dokuzuncu yüzyılda yaşayan, kendi yaşadığı dönem dışındaki tüm dönemlerin arzu ve düşünce biçimlerini kavramaya çalışan, genç bir Parislinin psikolojik incelemesiydi. Kitabın yazım tarzı mücevher işçiliğini andırıyordu. Roman, orkideler kadar vahşi ama bir o kadar da yumuşak tınılı metaforlar içeriyordu. Duyuların dünyası mistik felsefeyle betimlenmişti. İnsan bazen bir Ortaçağ azizinin ruhani kendinden geçişlerini mi, yoksa modern bir günahkârın marazi itiraflarını mı okuduğuna karar veremiyordu. Zehirli bir kitaptı; sayfalarına ağır bir tütsü kokusu sinmişçesine insanın beynini bulandırıyordu. Sayfalar ilerledikçe cümlelerin temposu, kitabın müziğinin o incelikli tekdüzeliği, karmaşık ve detaylı anlatımlarının tekrarlanışı genç adamın zihnini ele geçiriyor, onu hastalıklı bir hayale daldırıp batan güneşi, içeri süzülen gölgeleri fark etmesine engel oluyordu.
Sayfa 145 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
1 plus 1
·
40 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.