Biz bu işin neresindeyiz peki?
Alusizâde tefsirinin birinci cildinde mukaddeminde diyor ki bir tefsir âliminin, bir müfessirin müfessir olması için on bir şart gerekiyor. On bir şart, on bir şartı yerine getiren insan Allah'ın ayetlerine mana verebilir. Mahmud Efendi Hazretleri işte "emsile, bina, maksud, avamil" okuyan hocadır, diyor. "İzhar" okursa hocadır, diyor. Bunlar teşviken söylenmiş sözlerdir bunlar. Eee bende izharı bitirdim oldum hoca, molla vesaire. Yooo, yooo, yooo. Öyle değil. O sözler teşviken söylenmiştir. Hep söylerdi. Hoca olan derin okuyacak. Hoca olan derin okuyacak. Hoca olan derin okuyacak. Okuyacağı da yani ilmi zahir. Hayli derin. Kaldı ki, hani üç yıllık, beş yıllık eğitimle kalkıp da ahkâm kesmek, Kur'an'a her ayetinde yani iktidar sahibi olmak, mana verebilmek yoo. Ecdad zamanında şu ilmi zahir dediğimiz ilim var ya on altı senelik program üzerinden veriliyordu. Çocuk da medresede on altı yıl eğitim görecek. Ellinde cetvelleri var. Ne dersler, ne dersler, ne dersler ki on altı yıllık eğitimden sonra ancak bu. Kabuk diyelim ilimleri elde edebiliyor. Daha öze geçmiş değil.
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.