Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

22 Haziran'da, Alman istilası günü, Stalin çok üzgündü. Sovyet halkının karşısına çıkıp konuşmaya yüzü yoktu. Molotov'un konuşmasını istedi. Birkaç gün içinde, Alman ordusunun Sovyetler Birliği'nin batısında alışıldık hızında ilerlediği ortaya çıktı. 28 Haziran'da Stalin bir çöküş yaşadı. Her şeyi kaybettiklerine dair birkaç kelime mırıldandı. Moskova dışındaki sayfiye evine çekildi. İki gün sonra, Politbüro'dan bir heyet onu görmeye geldi. Önce onu tutuklayacaklarını sandı. Ama ona Sovyetler Birliği'ne liderlik etmesi gerektiğini söylediler; bunu yapacak başka kimse yoktu. Büyük ihtimalle hak- lıydılar da. Böylece Stalin kendini toparladı ve Moskova'ya döndü. 2 Temmuz'da Sovyetler Birliği halklarına vatansever bir konuşma yaptı (bu konuşmanın komünizmle hiçbir alakası yoktu). Bu noktada, İtalya, Romanya, Macaristan, Finlandiya ve diğer Avrupa devletlerinden gönüllü kuvvetler Sovyetler Birliği'ne savaş ilan etmiş bulunuyorlardı. Alman orduları, her zamankinden de etkileyici bir hızla Belarus, Ukrayna ve Rusya'da ilerliyordu. Yaz sonu geldiğinde yaklaşık iki milyon Rus esirleri vardı (çoğu Almanya'daki esir kamplarında son derece kötü ve acımasız bir muamele görüyorlardı; çok az yemek veriliyor ve bazı Nazi liderleri onların bu şekilde ölmesini bekliyordu). Rus garnizonlarının direnişinin kayda değer olduğu yalnızca birkaç istisna vardı. Daha 3 Eylül'de Stalin, Churchill'e bir mesaj gönderdi: "Sovyetler Birliği ölümcül bir tehlikeyle karşı karşıyadır." İngilizlerin Fransa'ya ya da Balkanlar'a girmesi ve Rusya'ya "ayda en az 400 uçak ve 500 tank içeren bir yardım" göndermesi gerekiyordu. On gün sonra Stalin, Churchill'den İran ya da Arhangelsk üzerinden yirmi beş-otuz İngiliz bölüğü göndermesini istedi. (İran'ın büyük bir bölümü bir ay önce İngiliz ve Rus kuvvetleri tarafından kolayca işgal edilmişti.) Churchill bunun imkânsız olduğunu söyledi. Almanlar Kiev'i ele geçirmişlerdi; beton binalarda savaşmak yerine halkı ve garnizonu aç bırakmanın daha iyi bir fikir olduğuna karar verdikleri Leningrad'ı (St. Petersburg) kuşattılar. Kasım ayının ortasında, Alman ordusunun öncü birlikleri Moskova'ya yaklaşmaktaydı. Orada bir süre durdular. Çamurlu ve karlı Rus kışı bunun önemli bir sebebiydi; ama 1941'de hava her zamankinden biraz daha ılımandı. Moskova'ya doğru yapılan son hamle (Tayfun Harekâtı), şimdi Uzak Doğu'dan gelen bölüklerle (ayrıca Rusya'ya gelen ilk posta Amerikan ve İngiliz silahıyla) güçlenmiş olan Sovyet ordusu tarafından durduruldu. Bazı bölgelerde Ruslar Almanları geri püskürtmeye başladı; güneydeki Rus şehri Rustov'u geri aldılar; Almanların bu şekilde geri çekilmesi II. Dünya Savaşı askeri tarihinde bir ilkti. Hitler bunun ne anlama geldiğinin farkındaydı. Yaz boyunca generallerine şöyle demişti: "Rusya'nın yenilmesi İngilizleri barış yapmaya zorlayacak." Ya da: "Reich'ın temel hedefi Büyük Britanya'yı yenmektir." Ve: "Moskova'nın düşmesi İngiltere'yi bir an evvel barış yapmak zorunda bırakabilir." 19 Kasım'da, karargâhında General Franz Halder'e söyledikleri de önemlidir: "Birbirlerini yok edemedikleri takdirde iki düşman koalisyonun da barış yapmak zorunda kalacaklarının kabul edilmesi." Dört gün sonraysa, Halder Hitler'in bir başka sözünü savaş güncesine kaydetti: "İki önemli düşmanın (Almanya ve İngiltere) birbirlerini yok etmekte ya da kesin bir biçimde yenmekte muvaffak olamayabilecekleriyle yüzleşmeliyiz." Hitler bu şekilde konuştuğunda Alman merkez cephesinin hâlâ Moskova'ya doğru ilerlediğini göz önünde bulunduralım; Moskova'da Rus karşı saldırısının başlamasından iki haftadan uzun bir süre önce. Hitler'in bütün stratejisi değişmişti. Kendi savaşını, yani kısa bir savaş olması için verdiği savaşı artık kazanamayacağını anlamıştı.
Sayfa 123 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.