Bu düşünceye tam manasıyla katılmak araştırma gerektirir fikrindeyim. İlgimi çektiği için paylaşmak isterim.
Argocunun kimliğine baktığınızda herkesle karşılaşıyorsunuz. Yani argo kimsenin tekelinde değil. Hiçbir toplumsal ve hiyerarşik ayrım argo konuşulmasını engellemiyor ya da teşvik etmiyor. Argo toplumun hikayesini ikinci ses olarak anlatan bir oluşum ve sürekli canlı oluşu da bir diğer özelliği.
Argo, dilin gizli örgütü, en mazlum olduğu anda en saldırgan olabilme imkanıdır. Her dilin kendi argosu, teklifsiz dili, kaba söylemleri, küfürleri bulunuyor. Bu tür kalıplar o dillerin konuşulmaya başlandığı günlere kadar eskiye tarihlendirilebiliyor. Bence argo, atasözleri ve destanlar kadar eski bir tür, bir dil damarıdır. Dil var olduğu andan itibaren argo da var olmuş ve dillerin zenginleşmesine katkıda bulunmuştur.