Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Celal Paşa'nın oğlu olan Ahmet Celal yedek subay olarak görev yaptığı Çanakkale Savaşı'nda kolunu kaybeder. Cihan harbinin bitmesi ile İstanbul işgal edilmiştir. Bu durum ve kolunu kaybetmesi Ahmet celal'de büyük bir yıkım oluşturur. Terhis edilmiş, emrinde Er olan Mehmet Ali'nin tavsiyesi ile İstanbul'daki babadan kalma konağını satarak, Eskişehir'de porsuk çayının kenarındaki Mehmet Ali'nin köyüne yerleşmeye karar verir. Kafasındaki uğultudan ve içinde bulunduğu yalnızlıktan kurtulmak ister ama şu gerçeğin de farkındadır; " Daha otuz beşimize basmadan her şeyin bittiğini, işin tamam olduğunu; aşkın, arzunun, ümit ve ihtirasın artık bir daha uyanmamak üzere sönüp gittiğini kendi kendinize itiraf etmek; kendi kendimize bütün mutluluk ve başarı kapılarını kapandığını söylemek ve gelip, burada bir ağaç gibi yavaş yavaş kurumaya mahkum olmak. Böyle mi Olacaktı? Böyle mi sanmıştım? Lakin işte böyle oldu ve böyle olması lazımdı." Barış zamanlarında öşür almak için uğranılan savaş zamanlarında asker ve erzak toplamaktan başka uğranılmayan kaderine terk edilmiş bu yoksul Anadolu köylerinin hali içler acısıdır. Savaştan ruhları karamsar, yokluktan bedenleri zayıf düşmüştür. Ahmet Celal bu köy yaşantısından fiziksel tiksinti duymaktadır ama bu duruma katlanılabilir gözüyle bakmaktadır. Asıl katlanılmaz tarafı Köylüyle arasındaki fikri ve ideolojik ayrılıktır. Çünkü Anadolu'da başlayan İstiklal mücadelesine köylü iyi gözle bakmamakta, tekrar askere çağrılma korkusuyla hayıflanmaktadır. Evlatlarını Yemen'de Galiçya'da şehit veren koca karılar şimdi ise torunlarını kaybetme korkusu yaşamaktadır. Bu durum Ahmet Celal'i dahada içindenden çıkılmaz bir bunalıma sürüklemektedir. Ahmet Celal'in köylüden tiksintisi ve köylüyü suçlayıcı duygusu sonraları kaybolmaya başlar ve bu suçu Türk entellektüeline bağlar; " Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin. Bir kafası vardı, aydınlatamadın.bir vücudu vardı besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı! işletemedin. Onu hayvani duyguların, cehaletin yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın" Kurtuluş Savaşı'nda muvaffak olunsa da Yunan askerleri bu köyleri yakıp yıktı, kadınlarına tecavüz etti, çocukları silahlarının dipçikleriyle öldürdü. Yüz yıl geçti ve bugün bu köyler yine aynı karanlığın içinde debelenmekte. Muktedirlerin partilerine oy devşirmekten başka kendi kaderlerine terkedilmiş yerler olarak kaldı.
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,3bin okunma
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.