Gönderi

Ve genel olarak -zihinin yapsını yanlış olarak anlamaktan ve üstelik insanın yalnızca basit bir hayvansı yaratık olmayıp ayrıca bir zihinde olduğunu bilmemekten başka- inancın ve bilgeliğin yıllarla birlikte dişlerin, sakalın çıkması gibi yavaş yavaş kendiliğinden oluştuğunu düşünmek ne aptallıktır. Hayır insanlar kaçınılmaz olarak nereye varırsa varsın ve başlarına ne gelirse gelsin, tek bir şey yazgının dışında kalır: İnanç ve bilgelik. Çünkü zihin söz konusu olduğunda, basit kadercilik kesinlikle insana hiçbir şey getirmez, zihnin kendinden daha acımasız bir düşmanı yoktur; ama aksine yıllar geçtikçe yitirilmesi bundan daha kolay olan hiçbir şey de yoktur. Belki de yıllarla birlikte sahip olunan bir parça içsellik, bir parça tutku, duygu, hayal de öylece ucup gider ve yaşamı öylece ( çünkü bu tür şeyler öylece oluşurlar) anladığını zanneden bayağılığın bayrağı altında dizilinir. İnsan, tabi ki yıllara bağlı olan bu düzelme durumuna kendi umutsuzluğu içinde bir iyilik olarak bakar ve hiçbir zaman umutsuzluğa düşme fikrine sahip olmayacağı konusunda kolayca emin olur (ve yerici bir anlamda, hiçbir şey bundan kesin değildir); hayır! Tinsel yokluk olan bu umutsuzluğun içinde kalarak kendini korumuştur. Alsında Sokrates, insanı tanımamış olsaydı gençleri sever miydi?
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.