Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sis
Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid, Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid. Tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh, Bir tozlu kesâfetten ibâret bütün elvâh; Bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar Dikkatle nüfûz eyleyemez gavrine, korkar! Lâkin sana lâyık bu derin sürte-i muzlim, Lâyık bu tesettür sana, ey sahn-ı mezâlim! Ey sahn-ı mezâlim…Evet, ey sahne-i garrâ, Ey sahne-i zî-şâ'şaa-i hâile-pîrâ! Ey şa'şaanın, kevkebenin mehdi, mezârı Şarkın ezelî hâkime-i câzibedârı; Ey kanlı mahabbetleri bî-lerziş-i nefret Perverde eden sîne-i meshûf-ı sefâhet; Ey Marmara'nın mâi der-âguuşu içinde Ölmüş gibi dalgın uyuyan tûde-i zinde; Ey köhne Bizans, ey koca fertût-ı müsahhir, Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir; Hüsnünde henüz tâzeliğin sihri hüveydâ, Hâlâ titrer üstüne enzâr-ı temâşâ. Hâriçten, uzaktan açılan gözlere süzgün Çeşmân-ı kebûdunla ne mûnis görünürsün! Mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis; Üstünde coşan giryelerin hepsine bî-his. Te'sîs olunurken daha, bir dest-i hıyânet Bünyânına katmış gibi zehr-âbe-i lânet! Hep levs-i riyâ, dalgalanır zerrelerinde, Bir zerre-i safvet bulamazsın içerinde. Hep levs-i riyâ, levs-i hased, levs-i teneffu'; Yalnız bu… ve yalnız bunun ümmîd-i tereffu'. Milyonla barındırdığın ecsâd arasından Kaç nâsiye vardır çıkacak pâk u dirahşan? Örtün, evet, ey hâile… Örtün, evet, ey şehr; Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!.. Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar; Kaatil kuleler, kal'alı zindanlı saraylar; Ey dahme-i mersûs-i havâtır, ulu ma'bed; Ey gırre sütunlar ki birer dîv-i mukayyed, Mâzîleri âtîlere nakletmeye me'mûr; Ey dişleri düşmüş, sırıtan kaafile-i sûr; Ey kubbeler, ey şanlı mebânî-i münâcât; Ey doğruluğun mahmil-i ezkârı minârat; Ey sakfı çökük medreseler, mahkemecikler; Ey servilerin zıll-ı siyâhında birer yer Te'mîn edebilmiş nice bin sâil-i sâbir; "Geçmişlere rahmet!" diyen elvâh-ı mekaabir; Ey türbeler, ey herbiri pür-velvele bir yâd İykâz ederek sâmit ü sâkin yatan ecdâd; Ey ma'reke-i tîn ü gubâr eski sokaklar; Ey her açılan rahnesi bir vak'a sayıklar Vîrâneler, ey mekmen-i pür-hâb-ı eşirrâ; Ey kapkara damlarla birer mâtem-i ber-pâ Temsîl eden âsûde ve fersûde mesâkin; Ey her biri bir leyleğe, bir çaylağa mavtın Gam-dîde ocaklar ki merâretle somurtmuş, Yıllarca zamandan beri, tütmek ne…unutmuş; Ey mi'delerin zehr-i tekâzâsı önünde Her zilleti bel'eyleyen efvâh-ı kadîde; Ey fazl-ı tabîatle en âmâde ve mün'im Bir fıtrata makrûn iken aç, âtıl ü âkim; Her ni'meti, her fazlı, her esbâb-ı rehâyı Gökten dilenen züll-i tevekkül ki.. mürâyi! Ey savt-ı kilâb, ey şeref-i nutk ile mümtâz İnsanda şu nankörlüğü tel'in eden âvâz; Ey girye-i bî-fâide, ey hande-i zehrîn; Ey nâtıka-ı acz ü elem, nazra-i nefrîn; Ey cevf-i esâtîre düşen hâtıra: nâmus; Ey kıble-i ikbâle çıkan yol: reh-i pâ-bûs; Ey havf-i müsellâh, ki hasârâtına râci' Öksüz, dul ağızlardaki her şevke-i tâli'; Ey şahsa masûniyyet ü hürriyyete makrûn Bir hakk-ı teneffüs veren efsâne-i kaanûn; Ey va'd-i muhâl, ey ebedî kizb-i muhakkak, Ey mahkemelerden mütemâdî sürülen hak; Ey savlet-i evhâm ile bî-tâb-ı tahassüs Vicdanlara temdîd edilen gûş-ı tecessüs; Ey bîm-i tecessüsle kilitlenmiş ağızlar; Ey gayret-i milliye ki mebgûz u muhakkar; Ey seyf ü kalem, ey iki mahkûm-ı siyâsî; Ey behre-i fazl ü edeb, ey çehre-i mensî; Ey bâr-ı hazerle iki kat gezmeye me'lûf; Eşrâf ü tevâbi', koca bir unsûr-ı ma'rûf; Ey re's-i fürûberde, ki akpak, fakat iğrenç; Ey taze kadın, ey onu ta'kîbe koşan genç; Ey mâder-i hicranzede, ey hemser-i muğber; Ey kimsesiz, âvâre çocuklar… hele sizler, Hele sizler… Örtün, evet, ey hâile… Örtün, evet, ey şehr; Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!...
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.