Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

132 syf.
8/10 puan verdi
Doğu Felsefesine Bir Ustayla Gezinti
Bu inceleme ve bu kitaptan yaptığım alıntıları medium hesabımdan okumak için tıklayınız: sametonurr.medium.com/982a3af43b18 Cemil Sena'nın "Buda ve Konfoçyus" kitabı 1941 yılında Tefeyyüz Kitapevi tarafından yayımlanmış. Kitabın alt başlığı: "Şark Kavimlerinde Filozofi". Sena'nın doğu felsefesine özel bir ilgisi var. Bunu kitaplarının çoğunda açıkça görmek mümkün. Başka bir değerli kitabının adına bakmak da bu ilgiyi gösterir nitelikte: "Ahuramazda Böyle Dedi". Bu kitapta da bunun yansımaları seçiliyor. Değerli yazar ele aldığı konularda salt bilgi aktarmak yerine hem önemli referanslar ekleyerek hem de kendi yorumlarını katarak kitabı daha kıymetli hale getiriyor.  133 sayfalık bu kitap, 3 kısımdan oluşuyor. Birinci Kısım: İlk Çağdaki Şark Milletlerinde Filozofi (s. 9-26) Bu kısımda sırasıyla Eski Mısır, Sümer-Akad, Fenike, İran ve İbranilerdeki felsefeden kısaca bahsediliyor. Bahsedilenler arasında dikkatimi çekenler İran ve İbrani felsefeleri oldu. İran Felsefesi özelinde Zerdüşt'ün inşa ettiği felsefe kısaca ortaya konuyor. Daha sonra ise Yahudilerin insan, ahlak, tanrı anlayışı gibi birçok konuya yer veriliyor.  İkinci Kısım: Hindistanda Filozofi (s. 27-90) Bu kısımda ilk olarak Hinduizm kutsal metinleri eşliğinde Hinduizmin ahlak ve din felsefesi kısaca ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. 50-91. sayfalar arası Buda'nın hayatı ve felsefesine ayrılıyor. İlk olarak Buda'nın biyografisi hayatının önemli anları vurgulanarak anlatılıyor. Daha sonra Budizm'in esasları Buda'nın sözleri referans alınarak açıklanıyor. Devamında Sena, Buda'nın ahlak anlayışını tahlil ediyor.  Üçüncü Kısım: Çinde Filozofion ve Konfoçyus (s. 91-132) Burada neredeyse Konfüçyüs'ün hayatına hiç değinilmeden doğruca felsefesine geçiş yapılıyor. Devamında ise Konfüçyüs'ün düşüncelerini daha iyi anlamak adına Konfüçyüs'ün öğrencilerinden Cu-Su ile Çin Kralı Low'un oğlu Kou arasında geçen altı diyalog aktarılıyor. Bu diyaloglarda oldukça şaşırtıcı söylemler yer alıyor.  Diyalogların aktarımının sonunda Cemil Sena Bey, kitap boyunca incelediği doğu felsefesine dair genel bir değerlendirme yaparak kitabını noktalar. Değerlendirmesi oldukça kıymetli. Bundan dolayı aktarıyorum (s. 131-132): Çin müstesna olmak üzere hemen bütün eski şark filozofisi, tamamen dinî bir manzara gösterir.  Yalnız ahiret ve ölüm düşüncesiyle ebedî saadetler peşinde koşan din adamları, ahlâkıda yalnız bu gayenin bir vasıtası addetmişlerdir. Bunun için şarkta filozofinin bir filozof gibi değil, ilhamla bulunan ve telkinle neşir ve tamim edilen efsanevî bir şeriat, bir mezheb halinde kalmış olduğunu görüyoruz. Bunlar, o sosyetenin kamusal vicdan ve tasavvurlarının aksinden ibaret olan birtakım görüşler inanışlardır ki, içinde daha ilerde gelecek olan filozofik fikirlerin tohumları saklıdır. Mamafih: gerek Hint ve gerekse Mısır ve İran itikatları arasında kat'î bir münasebet, ciddi bir benzerlik vardır. Görülebilen ufak tefek farklar, bir kaynaktan çıkmış olan bu düşüncelerin mahallileştirilmesinden ve her muhitin icap ettirdiği hususî ve millî mizaca muvafık bir şekilde tanziminden husule gelmektedir. Bu kaynağın artık Orta Asya olduğundan şüphe edilmemektedir. Veyahut da denilebilirki, hakikati arayan zeka her yerde aynı tecelliye mazhar olmuş fakat, tefsir ve tamim ederken aynı maksadı muhtelif şekillerde müdafaa etmiştir.  Hindin-Polytehisme ve Naturisme'den başlayup Pentheisme, Mystsme,e istihale eden itikatlar, İranla Mısırın hiç olmazsa sembolları itibariyle yekdiğerine benzeyen mezhebi akideleri, mutlak ve bir tek olan prensipi aramaktan doğmuş olan aynı fikir, aynı emel ve gayeden başka bir şey değildirler.  Esasen, bir tohum halinde bulunsa da, her halde birçok bakımdan semavî dinlere kadar tesir eden bu "Doktrin'lerde müşterek bir Teslis Trinité, vardır ki, bu ğerek büyük prensipe dahil olmıyarak bir "İkilik-Dualité, teşkil etsin ve gerekse dahil olarak teslis halinde kalsın, isimleri ve vazifeleri nekadar değişirse değişsin ancak milletlerin muayyen ve şahsî görüşlerine nazaran arızî ve zahiri bir tenevvu gösterir. Bu hususta yalnız Çinin bir istisna teşkil etmesi tarih ve medeniyetinin bir neticesidir. Esasen onlarda mutlak birliği prensip olarak kabul ettikten sonra ahiret işleri kadar mühim olan dünya işlerini de unutmamak lâzımgeldiğini telkin suretiyle, hakikî hayatı ve hakiki fazileti göstermek istemişlerdir. Bouddhisme'i azçok istisna etmek şartiyle bütün bu düşünceleri sistemli bir filozofi görüşü gibi kabul etmek güçtür. Fakat asıl bu düşüncelerin ehemmiyeti, Yunan filozofisine ve dolâyısiyle insan tefekkür ve medeniyetine yaptığı tesirlerde saklıdır.
Buda ve Konfoçyus
Buda ve KonfoçyusCemil Sena Ongun · Tefeyyüz Kitabevi · 19415 okunma
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.