Kitabı okumaya başladığımda ilginç bilgilerle karşılaşacağımı biliyordum ancak bu kadarını beklemiyordum. İlk başta anlatılanlar ütopik geldi ama okumaya devam ettikçe kanıtlarla desteklenen bilgiler şaşırmama sebep oldu. Okudukça zihnim bir yandan da tarih bilgilerimi sorgulama başladı. 76. sayfaya geldiğimde ‘Yeryüzü Cennetinin Yok Oluşu’ başlığıyla karşılaşınca 39. sayfaya (efsaneden gerçeğe bölümünün başına) dönme gereksinimi duydum. Çünkü kitapta çok değerli bilgiler vardı ve okurken bu kitabı yeterince özümsemediğim kanısına vardım. Kitabın dili ağır ve yabancı olduğum bir konu olduğu için anlamakta zorlandım. Dolayısıyla daha dikkatli okumaya başladım. Tarih ve arkeoloji ilgi alanınızsa bu kitabı seveceğiniz kanaatindeyim. Yazar anlattıklarını belge, şekil ve fotoğraf gibi görsellerle desteklemiş ve bu görsellerin açıklamasını da başarılı bir şekilde yapmış. ****SPOİLER İÇEREBİLİR*** Kitabın içeriğine dair çok fazla söylenecek söz olmakla birlikte bu inceleme yazısında bunların hepsinin aktarılması mümkün değildir. Lakin özetle; Atatürk hayatının son dönemlerinde Türklerin Orta Asya’ya nereden geldiklerini, Mu topluluğu ile bir bağlantısı olup olmadığını,-Türk Tarih Tezini- dünya dillerinin temelinin Türkçeye dayanıp dayanmadığını -Güneş Dil Teorisini- ispatlamak adına birçok çalışma yapmış ve yaptırmıştır. İşte kitap bu iki teori üzerine hazırlanmış raporların incelenmesinden oluşuyor. Atatürk bu teoriler kapsamında araştırma yapmak ve kanıt toplamak üzere Tahsin Mayatepek’i Meksika Büyükelçiliğine atamıştır. Mayatepek, konuyla alakalı 14 rapor düzenlemiş ve bu raporları hazırlarken İngiliz Albay J. Churchward’ın kayıp kıta Mu’ya ilişkin kitaplarından da yararlanmıştır. Zira Atatürk bu kitapların birer örneğini istemiş, onları bizzat inceleyip notlar almış olup, bu kitaplar halen Anıtkabirde Atatürk’ün okuduğu kitaplar bölümünde bulunmaktadır. Kitap, bu raporlardan ve adı geçen Churchward’a ait kitaplardan yola çıkarak; binlerce yıl önce Pasifik Okyanusunun ortasında Mu adında bir kıtanın var olduğunu, bu kıtada 64 milyon nüfusa sahip bir topluluğun bulunduğunu, kıtanın ilk insanın çıktığı yer olduğunu, Mu topluluğunun bilim, teknoloji, mimarideki gelişmişliğini, topluluğun pek çok koloniye sahipliğini, Sümer, Hitit, Mısır ve Uygurların bu kolonilerden olduğunu anlatmaktadır. Zira kitapta Mu kıtasındaki günlük hayattan, kullanılan dil ile Türkçe arasındaki benzerlikten, dini yaşamdan ve tüm dinlerin temelinin ilk din olan Ra- Mu olduğundan, bugünkü dinler ile arasındaki benzerliklerden de bahsedilmektedir. Mayatepek’in hazırlamış olduğu raporların bazılarının halen kayıp ve 14. raporun en çok spekülasyon yaratan rapor olduğu, Atatürk’ün bazı raporlarda Mayatepek ile farklı görüşlerde olduğu ve bu sebeple raporları eleştirdiğinden de bahsetmekte fayda olduğunu düşünmekteyim. Kitaptaki bilgilere yabancı olsak bile tanıdık gelen bir topluluktan da bahsediliyor. ‘Mayalar’. Maya takvimine göre 2012 yılında dünyanın sona ereceği yönündeki haberleri anımsayacaksınız. Bunun sebebi Mayaların 13 sayısının uğursuzluğuna inanmaları ve 2013 yılına devam etmekten korkmuş olmalarıdır. Peki Mayalar için 13 sayısı neden uğursuzdu? Mayaların atası olan Mu topluluğu zak ayının 13. Cuma günü depremler sonucu ateş ve su içerisinde yok olmuştu. Bu sebeple Mu topluluğunda 13 sayısının uğursuzluğuna inanılırdı. Aynı inanış Mu topluluğunun çocukları olan Mayalarda da devam etmiştir. Kitabın sonuna yaklaşırken yazar, Mayatepek’in raporlarına, özellikle 14. rapora dünya görüşünü yansıttığını, tarafsız olamadığını belirtmiş ve evrim teorisini de eleştirmiştir. Mayatepek’i eleştirirken kendisinin de ne yazık ki objektifliğini yitirmiş ve dünya görüşüne kendisini bir hayli kaptırarak hararetli eleştirilerde bulunduğunu düşünüyorum. Bu sebeple kitabın başından süregelen başarısını, objektifliğini sonunda hissedemediğimi de belirtmek isterim. Keyifli okumalar…

Atatürk ve Kayıp Kıta MuSinan Meydan · İnkılâp Kitabevi · 20191,054 okunma

·

203 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

1yolaciktik