Vazgeçmelerin adamıydı. Çekip gitmelerin. Dönüp bakmamaların. Kendi başına katlanmayı biliyordu acıya. Kimselere sezdirmeden. Yine gitmiş olmanın, yine, bir yerde duramamanın acısıyla tek başına hesaplaşabilmişti. Bir gün, bir sabah taptaze uyandı. Aylar geçmişti belki ama yeni bir deri gibi giyinivermişti işte yalnızlığını.