TDK distopyayı olası kıyamet senaryolarından birinin yaşandığı karanlık gelecek diye tanımlıyor. Bu kelimenin diğer anlamlarını araştırırken 1984 ve Ray Bradbury’e ait Fahrenheit 451 kitaplarının bu tür edebiyata örnek gösterildiğini görünce şaşırmadım.
Eğer bu kitabı bugün değil de yazıldığı yıllarda okumuş olsak bilim kurgu da diyenler olurdu eminim. Çünkü kitap 1948 de 1984’ü anlatıyor. Dünyayı büyük bir savaş felaketine sürükleyen totaliter rejimlerin nereye evrileceğini gösteriyor. Yazarın, o günlerde oluşmaya başlayan iki kutuplu dünyanın nasıl değişeceği/dönüşeceği hakkındaki öngörüsü gerçekleşti. Bana göre en şaşırtıcı kehaneti teknolojik gelişmelerdeki kehaneti.
İnsani değerlerin, özelliklerin, davranışların her türlü kısıtlama ve baskı ortamında bile korunduğunu, bunların karşılık bulduğunu görmek sevindirici. Anlatılan öykü de zaten bunun üzerinden ilerlemekte. Öyküye sarmalanmış olarak toplumsal örgütlenmenin, sınıflaşmanın kısa tarihi de anlatılmakta.
Dilin, kelime dağarcığının düşünce üzerindeki etkisi çok dikkat çekici. Kendi kendime dilde sadeleşme çalışmalarının düşünce dünyamıza etkilerini yeniden tartışmama neden oldu.
Tanıdık gelen eylem ve söylemlere rastlanılıyor yer yer. Bunları okuyunca demek ki işin doğası böyle diyorsunuz mecburen.