Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

ATLANTİS VE LEMURYA
Tektonik Tabakalar, Atlantis, Zümrüt Kent Kim Olduğunuzu Biliyor musunuz ? D020903, Atlanta, GA. Soru: Bize, Atlantis Kıtası'ndan söz eder misiniz? Grup: Binlerce yıl boyunca, gezegeninizin tektonik tabakaları hareket ederken, bazı yerlerde kırılmalar ve yeniden birleşme­ ler meydana gelmişti. Yaşadığınız bölge tektonik bir tabaka­ nın kenarında bulunmaktadır. Ayrıca, Yerküre'nin manyetik ağı tektonik tabakaların ve kıtaların hareketine eşlik etmek için ayarlanırken, manyetik ağın parçaları o enerjiyi birlikte taşırlar. Bu yüzden, bu noktada önemli olan o kara parçası de­ ğildir; önemli olan, manyetik ağın o parçasıdır. Ve manyetik ağın o parçası bulunduğunuz bu bölgededir; işte bu yüzden, sezgisel bir buluşla, bu bölgeye "Atlanta" adını verdiniz. Sizin deneyimlemekte olduğunuz şey budur. Aslında, Atlantis'in kendisini size hatırlatacağını göreceksiniz. Çünkü bulunduğu­ nuz yere uzak olmayan, geçmişte Zümrüt Kent denen bir yer var ve o Atlantis döneminde çok kutsal bir yerdi. O, Yerküre' nin kalp enerjisini içeren yeşil kristallerin oluşturdukları ağla­ rı birbirine bağlayan bir güç noktasıydı. O, bu kalp enerjisinin enerji ağlarıyla herkese ulaşmasını sağlayan sihirli bir yerdi ve onun kalıntıları hala oradadır. Amerika'nın batı kıyısında Lemurya'nın kristal parçaları vardır ve onlar buradakilere çok benzerler. Geçmişte tektonik tabakalar bir araya gelip dağları oluşturmuş ve bu kristal par­ çaları iyi gizlemişlerdir. Lemurya'nın önemli bölümleri olan 27 'TanrıÇağı bu kristal yapıların parçalarını yakında bulacaksınız. Atlantis döneminde, siz yaratıcılıkla dolu sihirli varlık­ lardınız. Yapamayacağınız hiçbir şey yoktu. İnsan deneyi1I1ini doğayla karıştırıp birleştirmek size çok çekici geliyordu; böyle­ ce kristalleri alıp daha iyi hale getirdiniz. İnsanları bile gene­ tik mühendislik yoluyla değiştirdiniz ve kristal yapının farklı parçalarını alıp, insanlığınızı bu parçalarla karıştırıp birleştir­ menin yollarını bulmaya çalıştınız. Daha önce doğada mevcut olmayan bir ışık formu bile yarattınız. Eşevreli ya da bağdaşık ışık, yani lazer ışını o zamandan önce mevcut değildi. İşte bu yüzden, Koruyucu (Steve) yarattığı hediyelik kalemleri çok se­ ver. Bu kalemlerde kullanılan ışık, Atlantis'in sihirli günlerin­ de var olan eşevreli ışığın bir formudur. İşte bu yüzden o bun­ ları Atlantisli Işık Kalemleri olarak isimlendirir, çünkü onlar ona o zaman yaratılmış olan kusursuz tipte ışığı hatırlatırlar: Bu, doğa ile insanlığın bir birleşimiydi ki Atlantis tümüyle bu­ nunla ilgiliydi. Atlantis işte bu yüzden o kadar sihirliydi. Hepiniz Atlan­ tis'i yapılan hatalarla hatırlıyorsunuz, ama lütfen, sihri de ha­ tırlayın, çünkü siz o zaman fiziksel bedenler içinde yaratıcılar olarak uyanmaya çok yaklaşmıştınız. Tanrı kendisini ifade ediyordu ve siz yaratıcı yeteneklerinizle olağanüstü şeyler yapmaya başlıyordunuz. Bu gerçekten sihirli bir dönemdi ve siz şimdi aynı nokta­ ya erişmekle kalmadınız, onu çoktan geçtiniz de. Siz aynı tek­ nolojik aşamaya eriştiniz, ama bugün kalp enerjiniz teknoloji­ nin önüne geçerek onu dengelediğinden, teknolojinin Atlantis dönemindeki gibi bir yıkım oluşturabileceği titreşim aşaması­ nı geçtiniz. Sevgili varlıklar, şu anda yürürlükte olan bir se­ naryo, bir büyük plan yoktur. Onu şimdi siz yazacaksınız. Eli­ nizdeki tüy-kalemi mürekkebe batırmış olarak bekliyorsunuz, 28 Jltfantis ve .Lemurya o kalemi parşömenin üzerinde tutuyorsunuz ve biz ne yazaca­ ğınızı görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Hiçbir şey önceden belirlenmemiştir, neyin olup biteceği­ ne siz karar vereceksiniz. Neyin gerçek, neyin illüzyon olduğu­ na siz karar vereceksiniz. Hangi boyutsal realitede yaşayacağı­ nıza siz karar vereceksiniz. Bu gerçekten de sihirli bir zaman­ dır. Atlantis döneminin harika sihrini hatırlayın. O bölümü kalben hatırlayın. O çok özeldir, öyleyse yine yaratmaya cesa­ ret edin. Yaratmaktan korkmayın. Bu süreçte hatalar yapacak mısınız? Elbette, yapacaksınız. Tüm bu tekamül yolculuğu bo­ yunca hatalar yaptınız. Peki, onları aşıp öbür tarafa geçebile­ cek misiniz? Elbette, geçeceksiniz. Bu konuda bir örnek verelim: Koruyucu, lisedeyken de teknolojiden hoşlanırdı. Bir gün, gömlek cebine sığacak kadar küçük bir hesap makinesiyle okula gitti. O bunun harika bir alet olduğunu düşünüyordu, ama o aleti gören öğretmeni onu hemen müdürün odasına gönderdi ve müdür hesap makinesi­ ne el koydu. Daha sonra, öğretmenleri ona ve ebeveynlerine korkuyla şöyle dediler: "Eğer bu aletler yaygınlaşırsa, kimse aritmetik öğrenmez. Eğer sizin yerinize bunu yapabilecek bir aletiniz varsa, siz bunu asla yapmazsınız. Bir daha bu aleti okula getirme sakın." Koruyucu'nun ebeveynleri güldüler ve hesap makinesini geri aldılar. Elbette, bugün okullar size bilgisayarları nasıl kullanacağınızı öğretiyorlar. Ama şunu da anlamalısınız: Siz, kendi yaratımlarınızı alıp, insan bilincini gerçek kimliğiniz olan Tanrı'nın sihriyle harmanlamaya, karıştırıp birleştirme­ ye doğal olarak direnirsiniz. Bunu yapma konusunda bir di­ renç hisseder ve "Tanrı her şeyi yaratabilir. Bu doğadır. An­ cak Tanrı böyle güzel bir ağacı yaratabilir" diye düşünürsü­ nüz. Peki ama, ağaçları daha iyi hale getirmek için onları bu- 29 'IaıÇağı damayı öğrenmediniz mi? Ağaçların daha sağlıklı büyümeleri ve güçlenmeleri için ormanlarınızı seyreltmeyi öğrenmediniz mi? İşte bu, insanlar ile doğanın harmanlanışıdır. Çocuklarını­ zın daha güçlü ve daha uzun boylu olmaları için onlara vita­ minler vermeyi öğrenmediniz mi? Elbette, öğrendiniz. Siz, do­ ğayı insanlık ile nasıl harmanlayacağınızı çoktan öğrendiniz. Ama siz aslında insan da değilsiniz. Size Tanrı'dan daha aşağı olduğunuzu düşündürten şey o perdedir. Oyununuzun bir par­ çası olan bu perdeye saygı duyuyoruz, ama biz burada gerçek kimliğinizi hatırlamanıza yardımcı olmak üzere de bulunuyo­ ruz. Bu bizim sürecimiz ve amacımızdır. Evet, bu yaratıcılık­ tan korkmayın. Sınırların dışına çıkın, hatalar yapın ve gelişi­ minizi izleyin. Ve Atlantis dönemini sevinçle hatırlayın, çünkü o sihirli bir zamandı ve siz şimdi o zamana geri dönmüş bulu­ nuyorsunuz. Biz, Atlantislilerin öyküsünü anlatmayı sever ve bunu sık sık yaparız. Atlantis Kıtası'nın bir bölümü battıktan sonraki gün çok üzücü bir gündü, çünkü bunlar artık Atlantis'in son günleriydi. Tüm kıtanın batması birkaç gün alacaktı. Siz, hal­ kın bir bölümünü kurtarmak için onları teknelerle göndermiş­ tiniz. Enerji ağlarınız çalışmıyor, uçan araçlarınız doğru dü­ rüst işlemiyorlardı, bu yüzden daha düşük bir teknolojiye baş­ vurup tekneleri kullanmak zorunda kalmıştınız. Bu arada, ba­ zı aile üyelerinizi de teknelerle göndermiş ve onların bazıları­ nın bu kıtaya, Amerika'ya ulaşacaklarını umut etmiştiniz. Bu gerçekten çok üzücü bir zamandı. Bu hepinizde derin bir iz bı­ rakmış olan bölümdür ve bazılarınız onu çok berrak bir biçim­ de hatırlarsınız. Kıtanın batmasının nedeni, sizin kristal ener­ jiyi kullanarak, o zaman gökyüzünde bulunan iki aydan birini vurmanızdı. (Sonra bu ay parçalanarak, Dünya'nın ekseninde sallanmaya başlamasına ve sonuçta eksen kaymasına neden 30 5'ltfiıntis ve Lemuf"!la olmuştu. Kıtalar, değişmiş olan eksen çevresinde yeni bir den­ ge oluşturmak için bölünmeye başlamışlar ve bu sırada Atlan­ tis Kıtası batmıştı.) İkinci ayın vurulması çok üzücüydü. Bunu kasıtlı olarak yapmamıştınız. Ama bu, kalben değil, zihnen iş gördüğünüz ve enerjiyi yanlış kullandığınız bir zamandı. Atlantis battıktan sonra, ruhlar olarak bir araya geldiniz ve "Bu Oyuna bir ara verip, hep birlikte bu konuda düşünme­ liyiz" dediniz. Zamanın durduğu o noktada bir araya gelmişti­ niz, ki bu, zamanın durduğu tek zamandı. Ve sonra hep birlik­ te şöyle bir söz verdiniz: "Bundan sonra kristal enerjiyi kendi­ mizden saklayacağız. Eğer bir daha Dünya'ya geri dönme şan­ sı bulursak, kristal enerjiye hiç dokunmayacağız, çünkü o bi­ zim için çok ayartıcıydı ve bu ileride tekrar büyük sorunlara yol açabilir. Çok yaratıcı olduğumuz için başka enerji formları bulacağız, ama kristal enerjinin tekrar ortaya çıkmasına asla izin vermeyeceğiz." Sonra her biriniz, bireysel olarak, büyük Muhafızı kapıya dikmeye karar verdiniz ve şöyle dediniz: "Eğer yaratma gücü­ me tekrar kavuşmaya yaklaşırsam, bu büyük ve ürkütücü var­ lık karşıma dikilerek beni korkutacak ve bu güce adım atma­ mı engelleyecek; ta ki ben kontrollü, dengeli ve ileriye doğru gittiğimden emin olana dek." Bu bizim tohum korku dediğimiz şeydir. Birçoğunuz bu tohum korkuyu hissedersiniz ve o sizin yapmanız gereken spi­ ritüel çalışmaya girmenizi engeller. Sizden, bu korkuyu hisset­ menizi, kendinizi kontrol etmenizi, onun orada bir nedenden ötürü bulunduğunu anlamanızı istiyoruz. Sonra, hazır olduğu­ nuzda ve kendinize yeterince güvendiğinizde Muhafızın rolü­ nü yeniden tayin edin, çünkü o aslında sizin enerjinizin çok güçlü bir parçasıdır. Sizi engellemek yerine, ileri doğru itmesi için onu arkanıza koyun ve benliğinizin bir parçası olmasına, 31 'TanrıÇağı gelecekteki büyük şifacının bir parçası olmasına izin verin. Evet, onun rolünü yeniden belirleyin ve ilerleyin. Zamanın durduğu o gün siz şöyle bir söz de verdiı:ıiz: "Eğer insanlık hepimizin aynı zamanda Dünya'ya geri dönebi­ leceğimiz bir noktaya erişirse, hep birlikte geri dönecek ve bu kez farklı davranmaya çalışacağız. Her şeyi kontrol altına aldı­ ğımızdan emin olacağız. Eğer o noktaya erişmek mümkün olursa, hep birlikte orada olacağız." Ve o sihirli gün geldi. Adolf Hitler bu dünyadan ayrıldı­ ğında, insanlık bir dönüş kaydederek, gücünü başkalarına tes­ lim etmeye son verme olasılığına adım attı ve daha önce Dün­ ya Gezegeni'nde hiç görülmediği biçimde, sorumluluklarına sahip çıkmaya başladı. O fırsat karşısında birçok Atlantisli ruh şöyle dedi: "Bakın, burada bir olanakla karşı karşıyayız. Bu gerçekten işe yarayabilir. Hazırlanalım. Önce, bu kez öğ­ renmeye çalışacağımız yaşam-derslerimizi planlamalıyız. Son­ ra, Dünya'ya geri dönmek için gerekli koşulları oluşturmaya çalışırız." Siz durumu dikkatle izlediniz ve birçoğunuz kısa sürede dünyaya gelmeye başladınız. Bu harika bir zamandı. Belli bir noktada, hepiniz birbirinizi tanımaya başladınız. Belli bir yaşa eriştiğinizde, birbirinize bakıp, "Ah, seni tanıyorum" dediniz. Sonra "Altmışlı Yıllar" denen o coşkulu dönemi yaşadınız. Ba­ zılarınız o dönemi hatırlıyorsunuz. Sevgili varlıklar, siz geri döndünüz, buradasınız ve bir amaçla buradasınız. O amacı se­ vinçle, tutkuyla, tanrısal kimliğinizin tutkusuyla hatırlayın ve hatalar yapmaktan korkmayın. Yaratıcılar olarak gücünüze adım atın. Ayrıca, ruhsal rekabet diye bir şeyin olamayacağını da bi­ lin, çünkü Atlantis'in o döneminde bu konuda da enerjiyi yan­ lış kullanmıştınız. Bir titreşimin diğerinden daha iyi olduğuna 32 Jltfantis ve Lemurya inanmıştınız. Genetik mühendislik yoluyla insan klonlamayı öğrenmiştiniz ve yarattığınız insanları kendinizden daha aşağı görüyordunuz. Aynı zamanda, Lemurya'dan bir sürü insan Atlantis'e göç etmişti. (Çünkü birçoğu Lemurya ile birlikte yükselerek üst boyuta geçmek yerine, Atlantis'te kalmayı seç­ mişti.) Onları da kendinizden daha aşağı görüyordunuz. Bu ayrıca, bu göç yüzünden büyük zorluklarla karşılaştı­ ğınız ve sonuçta "yoksunluk inancı"nı benimsediğiniz bir dö­ nemdi. Sorunun bir parçası da buydu, yaratıcılar olarak gücü­ nüze sahip çıkmayıp, bu inancı benimsemenizdi. Koruyucu' nun bu konuda bu kadar tutkulu olmasının nedeni kısmen bu­ dur. O, Atlantis'in o döneminde hükümette yüksek bir mevki­ de bulunuyordu ve yoksunluk inancına dayanan o kararların verilmesine yardımcı olmuştu. İşte bu yüzden şimdi burada bu mesajları sunmaktadır. Yapmış olduğu şeyi düzeltmek, bu kez farklı davranmak için buradadır. Siz de öyle. Bu, Dünya Gezegeni'nde yaşanan sihirli bir zamandır. Teknolojide, en çılgın hayallerinizi bile aşan gelişmeler göre­ ceksiniz. Ondan korkmayın. Teknolojiniz ruhsal tekfunülünü­ zün direkt bir yansımasıdır. Eğer siz ruhen tekamül etmezse­ niz teknolojiniz de gelişemez. Geçmişte teknolojinin ruhsal te­ kfunülünüzün önüne geçtiği dönemler olmuş olsa da, o tekno­ loji varlığını sürdürememiştir. Sürdüremezdi, çünkü ruhsal tekamülünüz onu barındıracak kadar yüksek değildi. Bu ko­ nuda korkmayın, ileri doğru adım atın. Burada bulunan birço­ ğunuz Lemurya ve Atlantis'te yaşamıştınız. O harika zaman­ ları hatırlayın, sevgili varlıklar, çünkü siz çok ilerleyerek o za­ manlara çok yaklaştınız. Onları hem acı hem tatlı zamanlar olarak değil, o realiteleri yaratmış olmanın sevinci ve heyeca­ nıyla hatırlayın. Ve biz bundan sonra ne yapacağınızı görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
·
94 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.