Kitap iki farklı hikayeyi bünyesinde barındırmakta. İlki dünyanın zevklerine kendini kaptırmış ve bu kıskacın içerisinde kaybolmuş insanları anlatıyor. İkincisi ise kendini 50 yıl boyunca eve mahkum eden, hiç dışarı çıkmayan bir adamı anlatıyor.
Kitapta geçen bu iki uç hikaye aslında bize gerçekleri yüzümüze çarparcasına gösteriyor. Dünyanın zevklerine kendini kaptıran insanın sonunun hüsranla bittiğini, gerçekleri haykıran insana deli yaftasının verildiğini görüyoruz.
Kitabı okurken özellikle gül yetiştiren adamın camideki konuşmasında biran kendinizi sorguluyorsunuz. Şiirleriyle tanıdığımız yazarın romanda da ne kadar başarılı olduğuna, tasvirlerin ne kadar kuvvetli olduğuna tanık oluyoruz.
Dışı kafire benzeyenin zamanla içi de benzer…