Yaşar Kemal okumak Anadolu’yu, Mezopotamya’yı okumaktır. Kürdü, Türkü, Rumu anlamaktır. Dinleri sorgularken inancın yüceliğine saygı duymaktır. Acıyı yaşamadan sızlamaktır. Çelişkilerin içinden bir dünya yaratır, yansıtır, aktarır. Dörtlünün ilk kitabında mübadelenin iç dünyasına, zorluklarına, zalimliğinde, yüzsüzlüğüne tanıklık etmemizi sağlıyor. Onun anlatılarının bir havası, bir rüzgarı var. Bir adada, bir çölde, bir Allahüekber dağlarındayız. Yeri neresi olursa olsun savaş insanı insanlıktan, yaşamı yaşamlıktan çıkarıyor. Usta yazar okuru bulunduğu andan alıp; kah mübadeledeyle topraklarından edilmiş bir Rumla beraber bilenmeze yolcu, kah Yezidilere soykırım yapılırken insan yaşamını kutsayan öldürmeyen bir yezidiye arkadaş, kah bedevilerden kaçan biriyken çöl emirinin misafiri yapıyor. İlle de savaşın mezalimliğinin tasviri. Savaşın karşısında barıştan yana olmak insanın doğaya, kendine mecburiyetidir.