Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
Kitabı bir arkadaşımda görerek almıştım. Kitaptan beklentim ve karşılaştıklarım çok farklıydı. Öncelikle mukaddime bölümüne yer verilmiş olmasını beğendim. Kitap okurken üzerine not alıp, satırları çizen kesimdenim. Ancak bu kitapta o kadar çok yerine değerlendirmelerimi yazmışım ki şaşırdım. Ve kitabı okuduğuma bir parça pişman oldum. Şöyle ki kitap evliliğin tüm sorumluluğunu kadına yıkıyor. Erkeğe sadece doğru kadını bulmak kalıyor. Kadın mümkünse bir benliği olmadan evlenmeli ve eşinin her isteğine göre şekil almalı. Eşi sevinçliyse sevinçli olacak üzgünse üzgün olacak ve eşi öfkelenmesin diye uğraşacak. Ancak kadının da öfkelenebileceği akla gelmiyor. Kadınında kendine göre duygudurumu düşünceleri göz ardı ediliyor. Sonra günümüzde ailelerin kız çocuklarının ardında duruyor olması yazarı rahatsız etmiş. Diğer söylemlere katılmamakla beraber “ne yaparsan yap, ne kadar yanlış olursa olsun, senin yanındayız, bu kapı sana her zaman açık” söylemine her yanlışında yanında olmak dışında katılıyorum çünkü yazar “evimizden beyaz gelinlikle çıktığın gibi kocanın evinden de beyaz kefenle çıkasın.” düşüncesini güzellemiş. Evliliğin sorumlusu kadın olduğu gibi boşanmanın sorumlusu da kadın ve ailesi olmuş. Kitapta hep kadınlara evliliğe dair önerilerde bulunulmuş. Kız olarak, eş olarak, anne olarak ve kayınvalide olarak hep kadınlar tenkit edilmiş. Hayatı sadece anne ve eş olmak üzerine kurduktan sonra kadının kayınvalide olunca tutumu çok şaşırtıcı olmasa gerektir. Ve kadınları yastık müftüsü olarak nitelendirmesi, kadınlara başka alanlarda konuşmaya hak görülmemesiyle ilgili olabileceği, eşlerin birbirleriyle duygu, düşünce ve planlarını paylaşması gerekliliğini göz ardı ederek yapılmış gibi. Hem hayat ve ahiret arkadaşı arayıp hem de onun benliğini bu kadar yok saymayı kendi içinde normalize etmiş gibi. Çocuk hususunda da bedeninde taşıyıp doğum sonrasında beslediği için elbetteki kadının sorumluluğu daha fazla. Ancak erkekler baba olunca sorumluluğu değişmiyor mu? Çocuk eğitiminde babanın hiçbir rolü yok mu? Sadece işte çalışıp para kazanmak mı? Sizce bu neslin kadınlarının bu kadar çalışma hayatına yönelmesinin sebebi bu olabilir mi? Yani o zaman bu sorumluluk denkleminde erkeklere düşen çok basit değil mi? Ve kendi sorumluluğun olmayan ve olmayacak şeylerde tenkitlerde bulunmak bu yüzden bu kadar kolay geliyor. Bu kitabı okumalarının ardından iyi ki kadın değilim diye düşünmüş kişiler var mıdır? “Ev işlerini görmek üzere yaratılmış kadından…” (sayfa 72) cümlesi benim için kitaba dair düşüncelerimi tamamen negatife çevirdi. Yani kadın sadece erkeğin bir yan ürünü olarak yaratılmış gibi. Onun her ihtiyacını görecek, her dediğini yapacak, neslini devam ettirecek ve öylece yaşayıp gidecek. Mantık bu. Her şeyden önce ev işleri diye bahsedilen yemek yapmak, yaşadığı alanı temizlemek, bulaşık yıkamak, toz almak, çamaşırlarını yıkamak gibi işler temel yaşam becerisidir. Bir insan bunları yapmaya muktedir değilse bir rahatsızlığı olması gerekiyor. Yapabilecek haldeyken yapmayan insan da benim gözümde aciz, sorumsuz ve tembeldir. Bu gerçeği ERKEK olması değiştirmiyor. İyi günler dilerim.
Helalini Arayan Genç
Helalini Arayan GençSelim Seyhan · Hüküm Kitap · 201882 okunma
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.