Orhan Pamuk'u ve yazı dilini, anlattıklarını çok severim. Her yeni kitabı, kitaplığımda mutlaka yer alır. Ancak yazarın dördüncü kitabı olarak dikkat çeken "Kara Kitap" ile ilgili aynı hisleri paylaşamayacağım. Geçmişe dönüp okuduğum ilk Orhan Pamuk kitabının "Kara Kitap" olmasını isterdim; ancak bu eser, maalesef okuduğum en yeni Orhan Pamuk romanı oldu. Daha Nobel Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'u hiç okumayanlar için, seriye bu kitapla başlamalarını öneririm. Sakın benim gibi yapmayın! Üslup olarak oldukça ağdalı, sembolik ve ağır bir dil tercih ediliyor. Bu da anlatımı ve okuyucunun kitabın içine dahil olmasını çok zorlaştırıyor. Ağır ilerleyen olayların yanında, tekrara düşen içsel hesaplaşmalar ve gereğinden fazla detaylar romanın okunmasını bir hayli zorlaştırıyor. Kurguda, bir zincir gibi birbirine bağlı ayrı öyküler bulunmaktaydı. Tüm bunlara ek olarak, hayatımda bu romanı sevmiş bir kişi daha tanımadım sohbetlerimde! Bu da bana çok ilginç geliyor açıkçası, roman beğenenleri veya eleştirenleri olarak uçlarda yer alıyor çünkü... Keyif almadığım ve algılamakta zorlandığım bir roman oldu benim için... Acaba hata bende mi diye çift dikiş okudum, yine başaramadım.
Öncelikle romanımız avukat Galip, Galip'in evli olduğu amcasının kızı Rüya ve gazetede köşe yazarlığı yapan Rüya'nın üvey abisi Celal Salik üçgeninde kuruludur. Galip ve Rüya, Celal Salik'i çok sevmektedir ve Salik'in gazetede çıkan yazılarını her gün takip ederler. Bir gün Galip eve geldiğinde, karısını evde bulamaz ve Rüya'nın on dokuz kelimelik veda mektubuyla karşılaşır. İşin tuhaf yanı, aynı zamanda Celal Salik'in de ortadan kaybolmasıdır. Galip durumdan işkillenir, hayranı olduğu yazar Celal Salik'in yazılarından bu kayboluşlarla ilgili ipuçları çıkarmaya çalışır. Tek amacı, karısına ulaşmak ve ona neden terk ettiğini sormaktır. İşler giderek sarpa sardığında, Galip'te paranoyalar görürüz. Rüya'nın Celal ile birlikte olduğu sanrısı, Galip'in günden güne içini yer. Galip'in bu mücadelesi, kendi içinde aydınlanmasının ve kendi karanlık noktalarının farkına varmasının ışığını yakacaktır. Galip'in bu koşuşturmasında İstanbul da sosyal ve kültürel özellikleriyle kendine yer bulur.