Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ruhun Gemisi
Kaptanın Seyir Defteri -02- 01/02/2024 Öncelikle belirteyim teşbihte hata olmaz derler, bu bir ateş. Zihnime bulaşan bir hastalığın ateşi. Nasıl ve ne zaman yakalandım bu hastalığa hatırlamaya çalışıyorum. Bir sıralama takip etmeden aktarmaya çalışacağım. Öncelikle bir meslek olarak bakmadım yazma eylemine. Belkide bu nazarla bakmadığım için istikrarlı olmadı yazdıklarım, yazamadıklarım. İlk gençlik yıllarımda günlük tutmak gibi bir teşebbüsüm olmuştu. Durun gülmeyin orta mektepteyim o zamanlar. Daha neler neler olddu. Şiirler şarkılar yazıp defterlerimin orta sayfalarına öğretmenime gösterdiğim. İlk mektep yıllarım... Bir keresinde bir korku filminden esinlenip öykü yazmaya bile kalkmıştım. Hatırlayanlar bilir. Parlament sinema kulübü vardı pazar gecelerinin efsanesi. Film bir mahalleye taşınan yeni komşunun mahallede kaybolan insanlardan sorumlu olmasıydı. Benim kahramanımda köydeki kasaptı. Kız kardeşim çok korkmuştu ilk sayfaları okuyunca. Hayat şartları deyip sarıldığım bahaneler, çevremde kimsenin ilgi duymadığı şeylerim... Şey dediğime bakmayın o yıllarda bu duyguları adlandırmak çok zor. Belkide açık olamamam o zamanlardan kalma. Baştada söyledim ya hafızam ileri geri sarıyor bir sıralaması yok hatırladıklarımın. Ha birde resimde çizmeyi severim ben. Sanatın envayi türlerine yatkınım, türküyede meraklıyımdır. Çilem abla vardı. Babamın iş arkadaşı aynı zamanda komşumuz Mehmet amcanın kızı. Resim yaptırırdı bana bize geldikleri zamanlarda. Dağ, tepe, nehir, güneş, evler, ağaçlar, mavi bulutlar... Evlerden büyük ağaçlar... Sonra lise yıllarım var birde. Orta mektep bitince aynı yerleşkede olan liseye devam etmiştim. Hastalığım o zamanda vardı. Gayretsizliğim, yönlendirilmezliğim bu hastalığın ilerlemesinde etkili bir şekilde devam ediyordu ama müspet olmayan bir şekilde. Edebiyat öğretmenimiz Saniye hoca. Bir ve ikinci sınıfta dersimize girince üçüncü sınıfta da sınıf halinde dilekçe vererek dersimize girmesini sağladığımız müthiş insan. Az okuduğum gerçeğini göstermişti bir şiiri okurken beğenmeyerek beni. Halbuki ben okumamıştım hiç şiir. Tanımamıştım iki mısraya hakim şair. Bana dedilerki yalandır şiir, yalancıdır şair. Saniye hoca bir gün bir kompozisyon sınavı yapmıştı. Belkide ilk o gün varmıştım bu hastalığın farkına bilemiyorum. En sona bırakmıştı benim kağıdımı. Nasılda heyecanlanmıştım ismim okunana kadar. En yüksek notu ben almıştım. Ve sonundaki övgüler, tebrikler. Hatırlar mı beni acaba? Lise biter ve zor yıllar başlar. Bu yıllar eğitime devam etmek için verdiğim uzun uğraşların olduğu yıllar. Kime ne yaptığımızı sorgulamayla geçen yorucu yıllar. Altı yıl sonra kazandığım fakülte ise hayeller-hayatlar güzellemesinde bir sondu. Aslında değinmek istediğim boşa giden senelerim, gelişimden üretmekten uzak. Otuzundan sonra bohem bir hayatı bırakan üstatdan on yaş büyüğüm şuan , kırkından sonra doğru yolu bulduğunu söyleyen yüzyılın sosyoloğuylada aynı yaştayım artık. En çokta şunu sormak isterdim. Çok mu geç kaldım diye. Ama onada cevap vermişler. Çok zaman kaybettim. Çok zaman ve biraz ümit. Yaşamak galiba budur. ( C. M) Nihan ablanında dediği gibi: Hayat herkesin yataktan sabahları kalktığı, kravat ve takım elbise giydiği, dokuzda başlayıp beşte biten bir işe gittiği, akşam televizyon karşısında karpuz çekirdekleri ayıkladığı ve böyle mutlu olduğuna inandığı bir yaşam sürmesini ister. Takım elbise giymiyorum. Çünkü bir Beden eğitimi ve spor öğretmeniyim. Osman Şahin okuyup geç kalmışlığıma sitem etmeden bu ateşi sizlere de bulaştırmaya çalışacağım. (Ataş)
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.